Öncelikle PR ‘ın nelere hizmet ettiğini ufak çaplı da olsa kısaca anımsayalım. Pazarlama ve reklamın aksine, maliyetleri düşük olduğu için pek çok girişimci ve startup tarafından tercih edilen halkla ilişkiler özünde son derece basit bir iş olmakla beraber, dikkat edilmesi gereken temel birkaç nokta yok sayıldığında, kolayca başarısız sonuçlar verebilecek bir araçtır. PR her durumda sitenizi tanıtır, ama iyi mi yoksa kötü mü tanıtacağı sizin elinizdedir.

Ülkelerde ki PR kültürü kendine has ve özellikleriyle farklı mecralarda kendini göstermiştir. Dünyanın her ülkesinde halkla ilişkiler sektörünün haber baskısı altında olduğu belirtilse de bu baskının Türkiye’de daha yoğun olduğu dikkat çekiyor. Müşteriler, dünyanın her yerinde PR ajanslarının başarısını çoğunlukla basındaki haber sayısıyla ölçüyor. Bunun iyi mi yoksa kötü mü olduğu aşikar. Başarının bir parçası basında çıkan haberler olabilir ama başarının en önemli ayağı kesinlikle bu olamamalı. Asıl önemli olan PR ajanslarının insanların fikirlerini, davranış ve tutumlarını nasıl etkilediği ve değiştirdiğidir.

PR’da en başarılı ülkeler

ABD, İNGİLTERE, ALMANYA… bu üç ülke arasında en başarılı olanın ise İngiltere olduğu düşünülüyor. Avrupa ülkelerinde bu iş Asya ülkelerine göre daha organize bir şekilde yapılıyor ama Asya ülkeleri de bu konuda gelişmiş durumda. Ayrıca Asya ülkelerinin yanı sıra Brezilya ve Arjantin de bu konuda ileri ülkeler arasında olabiliyor. Tüm stratejileri, doğruları ve yanlışları bir tarafa bırakırsak en basit haliyle iyi bir hikaye anlatıcısı yetisine sahip olmak… Kendimize önemli bir konu ele alacak olursak;  ABD lideri Barrack Obama ’ nın etkileyici hikâyesi sayesinde seçimlerden büyük bir başarıyla çıktığı örneğini vererek iletişimin gücünü bir kez daha ön plana çıktığını görebiliriz. . Zaten iletişim sektöründeki son trendlerden biri de dünya liderlerine nasıl iyi bir iletişimci olacağını anlatmak. Dünya o yöne doğru gidiyor. Böylece PR Dünya’da danışmanlık hizmetine dönecek.

Erkekler PR’cı olmak istemiyor!
PR’da tüm ülkelerde kadın egemenliği söz konusu. Türkiye’de olduğu gibi ABD ve İspanya’da da sektör çalışanlarının yüzde 70’i kadın yüzde 30’u erkek.  Bu tablonun ortaya çıkmasının öncelikli sebebi erkeklerin bu mesleği çok tercih etmemesi. İnsan ilişkileri kadınların daha çok ilgisini çekiyor. Tek bir cinsiyetin ağırlıkta olmasındansa dengeli bir dağılım sektör adına daha olumlu olabilir. Dünyanın her yerin de çok çeşitli müşteriler var. Her ülke ajanslarında kendi iç felsefesini idrak eden PR çalışanları üretilmeli. Farkındalık yaratmak adına herkes aynı okuldan çıksa o ajanstan farklı işler çıkmaz. Dolayısıyla, her alanda çeşitlilik olması gerekiyorsa o alanda çeşitli ve farklı tecrübelerin oluşması gerekiyor.