Oscar Törenleri, film dünyasının en önemli gecesi. İlk Oscar Ödül Töreni, 16 Mayıs 1929 yılında düzenlendi ve yalnızca 15 dakika sürdü! Düzenleniş amacı sinemanın gelişimine katkı sağlamaktı. 1943 yılında ödül töreni ilk kez radyodan canlı yayınlandı. Amaç İkinci Dünya Savaşı’nda askerlere moral kaynağı olmaktı. O yıl heykeller altın değil poliyesterden yapıldı. Savaş sonrası durum eski haline geri döndü ve Oscar’cıklar tekrar altın olarak dağıtıldı. Törenin ilk kez televizyondan yayınlanması ise 1953 yılında gerçekleşti.

Artık Oscarlar 200 ülkeden milyarlarca insanı ekranlara kitliyor. Geçtiğimiz hafta 89.su gerçekleşti. Türk toplumu olarak şampiyonluk kutlamalarından ‘yanlış anons’ lafını duymaya alışık olsak da tüm dünya bu Oscarlar’ı yanlış anons skandallarıyla hatırlayacak. ‘En İyi Film’ dalında La La Land’in duyurulması ve ekibin sahneye davetinden sonra bir hata olduğu ve aslında en iyi filmin ‘Moonlight’ olduğu ortaya çıktı. Fakat aslında bunun pek bir önemi yok. Çünkü izleyiciler her yıl yine büyük bir heyecanla bir diğer Oscar Töreni’ni bekleyecek, pür dikkat izleyecek ve bir öncekini unutacak, yenisini konuşacak.

Peki, akademi, bu başarıyı ve izlenme oranını nasıl sağlıyor? Aslında Oscarlar, Hollywood’un PR çalışmaları. İhtişamlı hayatın birkaç saate sıkıştırılmış küçük bir ön gösterimi. Yıl boyunca, Hollywood’un meyvelerini yiyor, filmlerini izliyoruz. Büyüsüne biraz daha kapılıyor, biraz daha içinde olmak istiyoruz. Onun parçası olan herkese ister istemez biraz tutuluyor ya onlar gibi olmak istiyor ya da mükemmel insan profilimize Hollywood ünlülerinden birer tutam ekliyor, kazanı öyle karıştırıyoruz. Bu insanlar ne giyiyor, ne yiyor, ne içiyor, ne yapıyor takip ediyoruz. Buradan bu markalara yöneliyor, belirli akımları takip ediyoruz. Hepimizin Oscar Adayları açıklandığında önce tüm filmleri izlemek için maratonlar düzenleyen daha sonrasında da ödül töreni gecesinde etkinlikler düzenleyen birçok tanıdığı var. Ölmeden önce izlenecek filmler listesindeki neredeyse tüm filmler ya Oscar Ödüllü ya da birden çok Oscar’a aday gösterilmiş. Bir ünlünün ününe ün katması için Oscar Ödül Töreni’nin kırmızı halısında boy göstermesi bile yetiyor. Ödülü kazanmasına değinmiyorum bile. O gece adı geçen bir ünlü yıl boyunca birçok marka ile milyon dolarlar değerinde iş birliği anlaşmaları yapıyor, dizi ve film teklifi alıyor. Tekrar soruyorum; peki akademi bunu nasıl yapıyor?

Her şeyden önce, Oscar Ödül Töreni türünün ilk örneği. Sinema kültürünü ve film izlemeyi daha popüler hale getirmek için üretilmiş bir tören. Amaç, izleyiciye bu yönde motivasyon olmak. Film izletmek, filmleri anlamaya çalışmalarını, izlemek için zaman ayırmalarını sağlamak. İnsanlar filmleri izledikçe Oscarlar’ı, Oscarlar’ı izledikçe filmleri izler oldular. Tabii, her zaman olmasa da Oscarlar’ın genelde iyi filmler aday çıkarıyor olmasının da katkısı büyük. Seyircileri izledikleri filmlerin kendilerine bir şey kattıklarını düşünüyor duygusal birikim sahibi oluyor, bağ kuruyorlar. Futbol takımlarını destekler gibi beğendikleri filmleri destekliyor, ödülü kazandığını görmek istiyorlar.

Ünlüler… Herkesin zayıf noktası. Bir insan nasıl böyle görünebilir dedirtecek şekilde katılıyorlar Oscar Törenlerine. Tabii biz de bunu görmek istiyoruz. Bu klasik Hollywood büyüsüne kapılmamak elde değil. Kozmetik, güzellik, giyim vb. tüm sektörlerde bu geçerli. Ulaşılmaz bir güzellik görüyor ve peşine düşüyor izleyici. Oscar Ödül Törenleri’nde ünlüler tüm zerafetleriyle katılıyorlar törene. Öncesinde saatler süren kırmızı halı töreni bu yüzden. Burada işin içine moda dünyasının en büyük isimleri de giriyor. Moda tutkunları törenin bu kısmını asla kaçırmıyor. Büyük tasarımcılar Oscar Törenleri’nde kendi tasarımlarını giymeleri için yılın adaylarına kamyon yüküyle para ödüyorlar. Böylece ünlüye mikrofon uzatıldığında ve tam olarak ‘Kimi giyiyorsun?’ diye sorulduğunda isimleri duyulmuş oluyor. Bu işin tamamen ayrı bir boyutu. Filmler kadar kıyafetler ve tasarımcılar da yarışıyor bu törende. Mücevherler, aksesuarlar, ayakkabılar, kıyafetler hatta artık makyaj sanatçıları bile konuşuluyor kırmızı halı kısmında. Bu da işin PR madalyonunun diğer yüzü. ‘Herkes kazansın’ diye iyice şişiriliyor törenin bu kısımları. Böylece tasarımcı, oyuncu mutlu, akademi mutlu, izleyici tatmin oluyor.

Törenlerden sonra, filmlerin DVD kapaklarında bile görüyoruz ‘x dalda Oscar Adayı’ vb. ibareleri. Sadece tören günü değil, yıl boyunca gözümüzün önünde Oscarlar aslında. Belki yoğunluk grafiği her zaman aynı çıtada belirmiyor ama hep bir köşede, başarının ve ‘izlenilebilrliğin’ sembolü olarak her zaman bir yerlerdeler. ‘En İyi Oyuncu Ödülü’nü alan oyuncuların ise yıllarca yıldızı çok yanlış şeyler yapmadığı sürece parıl parıl parlamaya devam ediyor. O oyuncalara teklifler yağıyor, yağdıkça daha çok göz önünde oluyorlar, göz önünde oldukça daha çok kazanıyorlar. Biz izleyiciler de takip ve desteğimizle bu çılgın furyanın bir parçası oluyor, hem oyunculara, hem akademiye en büyük kazancı sağlıyoruz.

Ödül Töreni ve Heykelcik Hakkında Fazla Bilinmeyenler:

  • Ödüllerin adı Oscar çünkü Akademi’nin eski yöneticisi Margaret Herrick heykelciğin Oscar Amcası’na benzediğini söyledi ve bu söylem ağızdan ağıza dolaştı. Bir gün Hollywood yazarı Sidney Skolsky’de bir yazısında bu tabiri kullanınca heykelin adı bu şekilde kaldı.
  • Bir heykelin maliyeti 350-400$ arasındadır.
  • Altın kaplama heykeller (yani dedikoduların aksine tamamen altın değil, yalnızca 24 ayar kaplama) 34 cm yüksekliğinde, 3.85 kg ağırlığında.
  • Bir tören gecesinde dünyanın en kaliteli havyarından 20 kiloyu aşkın servis edilir.
  • Gecede yaklaşık 1300 şampanya şişesi açılır.
  • Ödüle en çok aday olan ülke Fransa, en çok kazanan ülke İtalya’dır.
  • Ödüle en çok aday gösterilen kişi ise 64 adaylıkla Walt Disney.
  • 1991 yılında Umuda Yolculuk adında bir film ‘En İyi Yabancı Film’ dalında Oscar aldı.
  • Dünyanın en popüler selfiesi Oscar’lar sırasında çekildi.

Kaynaklar:
https://5wpr.net/award-show-pr/
http://www.dgmediaconnections.com/blog/academy-awards-pr/
http://edition.cnn.com/2013/08/09/us/academy-awards-fast-facts/