Günümüzde, bu kadar kalabalığın içinde ortak noktalar yaratmak mümkün. Orantısal olarak ihtimali yüksek şeyler. Elbette ki etrafımızda bu kadar insan varken, sadece bir kişinin hoşuna gidecek bir şey yapmak artık imkansız.

Zor olan büyük bir çoğunluğun ilgisini ve saygısını çekmek

Bir insanın sizi okumaya niyetli olması ancak ve ancak, midesinden yani ilgisinden geçer. Durum böyle olunca Harry Potter’ın bizlere pazarlama ve markalaşma anlamında büyük bir örnek oluşturduğunu da gözden kaçırmamak gerekli. Her şeyden önce, her ne kadar sosyal bir bilim olan edebiyat konu olsa da, Harry Potter’ın yazarı ve dünyanın en zengin insanlarından biri olan Rowling’in pazarlama başlığı altında, dehalar listesine girmesi kaçınılmaz.

Edebiyat kadar zor bir alanın içinde, güçlü bir popüler kültür yaratan bu romanlarda bu kadar başarılı olan neydi peki?

MPR bunun en önemli kısmını oluşturdu. Onun ismini, karakterlerini, öyküsünü her yerde duymamız, büyüleyecek bir hikâyenin gelişinden haber edilmemiz önemliydi.

Sosyal medya, viral dünya kuşkusuz kusursuzca yönetildi. Tüm dijital platformlar Harry Potter’ın alıp götüren enerjisiyle doluydu. Merak etmeyi başaramadılar diyelim, ismini duymayan kimse var mıydı? 7’den 70’e herkes onun varlığına şahit olmuştu.

Rowling için farkındalık çıtası oldukça yüksekti. Hedef kitlesinin sadece çocuklar değil, yetişkinler ve hatta yaşlılar olduğunun farkındaydı. Bambaşka bir strateji izledi. Çok sesli çalıştı. Herkesin ilgisini üzerinde tutmak için zaman harcadı. Parklar, müzeler, sergiler düzenlendi. Tek platformda olmasa, arkanızı döndüğünüz başka bir platformda sizi yakalamanın yolunu her zaman biliyordu.

Ancak Rowling’in tüm bunlara malzeme oluşturan dehalığı bu süreçteki yeteneği oldu, bunu kaçırmamak gerekiyor. Her zaman yeteneğiyle diktiği bu halının basılıp geçilemeyecek bir şey olduğunu vurguladı. Önceliği yazdığı dünyaydı.

Öncelikle her zaman geleceğe yönelik bir beklentinin ana kahramanıydı o. Her zaman ‘neler olacak?’ başlığı altında ketum kalmayı başardı. Tek yaptığı bu değildi elbette. Karakterlerini o kadar doğru seçmişti ki, her kim okursa okusun kendinden birini orada buldu. Bu, her reklamcıda, markacıda, PR’cıda ve pazarlamacıda olması gereken en önemli özelliğe dikkat çeker; gözlem. Rowling oldukça dikkatli ve detaycı bir gözlemci. Onun dışarıda analiz ettiği karakterler, kitapta bizler için ilgi kaynağı oldu. Onları ve geleceklerini merak etmekten alamadık kendimizi.

Bağlantılar bizi içine çekti. Ama en değerlisi de, her karakterin özenle işlenmiş geçmişleri, tıpkı güçlü bir markada olduğu gibi köklerin güçlü olmasının, ne derece güven verdiği konusunu kanıtladı. Güven, her markanın kolay kolay sağlayamadığı bir şey kuşkusuz. İyi bir hikâye, özen, şeffaflık istiyor. Bize kendini açan karakterler güvenimizi, kendini kaçınanlar da merakımızı uyandırdı.