Bir siteye veya digital platforma üye olurken, çoğumuz kullanıcı ve gizlilik sözleşmelerini kutucuğa sadece tıklanıp geçilecek bir aşama olarak görürüz. Okumak da zor gelir, zaten hukuki metin okusak da anlamak zor gelir. Anlasak da itiraz etme ve sözleşmeyi karşılıklı revize etme şansımız olmaz.
Facebook’un kullanıcı sözleşmesine baktığımızda bireyler açısından en çok önem taşıyanlar; gizlilik (girdiğimiz içeriklerin paylaşım esasları), güvenlik (gerek hesap açılışında kullandığımız bilgilerin doğruluğu gerekse site güvenliği için uymamız gereken kurallar) ve diğer kullanıcıların haklarına saygı göstermekle ilgili kural ve yükümlülüklerdir.
Hukuki açıdan bakıldığında, temelde, digital sözleşmeler kullanıcı (tüketici) haklarını açık şekilde belirlemek ve korumak zorundadır. Facebook gibi sosyal medya platformalarının hak ihlali yaptıkları en önemli alan ise paylaşılan içeriklerin açık bir kural olmaksızın subjektif değerlendirmelerle silinmesidir. Kullanıcılar tarafından paylaşılan içeriklerin terör, şiddet, nefret söylemi, cinsel içerik ve diğer Facebook politikaları yönünden incelenmesi, silinmesi ve hatta kullanıcıların engellenmesi gibi konularda kararlar 3.000 kişilik Facebook moderatorler (community operations analysts) ordusu tarafından verilmektedir.
Fakat Facebook ve diğer büyük sosyal medya platformlarının hangi içeriğin kabul edilebilir veya edilemez olduğuna dair kararları ne şekilde verdikleri bilinmemekte ve bu kararlar subjektiflik taşımaktadır. Her ne kadar Facebook kullanıcı sözleşmesinde kullanıcıların itiraz açısından ne gibi haklara sahip olduğuna dair hükümlere yer verilse de genelde bu tip itirazlar sonuçsuz kalmaktadır.
Hükümetlerin ve özel veya tüzel her kişinin bir içeriğin silinmesi için mahkeme kararına ihtiyaç duydukları bir ortamda, sosyal medya platformları bu süreçlere tabi olmadan içeriklerin silinmesine istedikleri gibi karar verebilmektedir. Ve en önemlisi de kararlar arasında ciddi tutarsızlıklar bulunmaktadır.
Sosyal medya platformları sansür ve fişleme gücü açısından devlet olma yönünde ilerliyor. Devletin karşısında bireyin anayasal hakları, sosyal medyada ise bireyin dijital hakları bulunuyor. Ancak pratikte bu hakların korunması zorlu bir süreç.

ir siteye veya digital platforma üye olurken, çoğumuz kullanıcı ve gizlilik sözleşmelerini kutucuğa sadece tıklanıp geçilecek bir aşama olarak görürüz. Okumak da zor gelir, zaten hukuki metin okusak da anlamak zor gelir. Anlasak da itiraz etme ve sözleşmeyi karşılıklı revize etme şansımız olmaz.
Facebook’un kullanıcı sözleşmesine baktığımızda bireyler açısından en çok önem taşıyanlar; gizlilik (girdiğimiz içeriklerin paylaşım esasları), güvenlik (gerek hesap açılışında kullandığımız bilgilerin doğruluğu gerekse site güvenliği için uymamız gereken kurallar) ve diğer kullanıcıların haklarına saygı göstermekle ilgili kural ve yükümlülüklerdir.
Hukuki açıdan bakıldığında, temelde, digital sözleşmeler kullanıcı (tüketici) haklarını açık şekilde belirlemek ve korumak zorundadır. Facebook gibi sosyal medya platformalarının hak ihlali yaptıkları en önemli alan ise paylaşılan içeriklerin açık bir kural olmaksızın subjektif değerlendirmelerle silinmesidir. Kullanıcılar tarafından paylaşılan içeriklerin terör, şiddet, nefret söylemi, cinsel içerik ve diğer Facebook politikaları yönünden incelenmesi, silinmesi ve hatta kullanıcıların engellenmesi gibi konularda kararlar 3.000 kişilik Facebook moderatorler (community operations analysts) ordusu tarafından verilmektedir.
Fakat Facebook ve diğer büyük sosyal medya platformlarının hangi içeriğin kabul edilebilir veya edilemez olduğuna dair kararları ne şekilde verdikleri bilinmemekte ve bu kararlar subjektiflik taşımaktadır. Her ne kadar Facebook kullanıcı sözleşmesinde kullanıcıların itiraz açısından ne gibi haklara sahip olduğuna dair hükümlere yer verilse de genelde bu tip itirazlar sonuçsuz kalmaktadır.
Hükümetlerin ve özel veya tüzel her kişinin bir içeriğin silinmesi için mahkeme kararına ihtiyaç duydukları bir ortamda, sosyal medya platformları bu süreçlere tabi olmadan içeriklerin silinmesine istedikleri gibi karar verebilmektedir. Ve en önemlisi de kararlar arasında ciddi tutarsızlıklar bulunmaktadır.
Sosyal medya platformları sansür ve fişleme gücü açısından devlet olma yönünde ilerliyor. Devletin karşısında bireyin anayasal hakları, sosyal medyada ise bireyin dijital hakları bulunuyor. Ancak pratikte bu hakların korunması zorlu bir süreç.