Paris Moda Haftası 27 Şubat-06 Mart tarihleri arasında ünlü moda evlerinin katılımıyla, fuar alanı olarak kullanılan tarihi bina Grand Palais‘de gerçekleşti. Chanel, Louis Vuitton ve Saint Laurent gibi modaya yön veren devlerin katılımıyla gerçekleşen etkinlikte bende geçen sene olduğu gibi yine “Chanel Sonbahar/Kış 2018” defilesine katıldım. Her sene olduğu gibi bu yıl da muhteşem bir organizasyon oldu.
Moda (tekstil ve aksesuar) sektöründe, sürekli kendini geliştiren bir alan haline gelen moda pazarlama konusunda, defilelerin önemi göz ardı edilemez bir gerçek. Halkla ilişkiler çalışması olarak da kabul edilen defileler, tasarımcının ve koleksiyonlarının tanıtıldığı bir gövde gösterisine dönüşmektedir. Defileler, sunulan koleksiyonların yazı ve fotoğraflarla yazılı, görsel ve dijital mecralarda nasıl yer alacağı konusunda, moda dünyasının iletişim kanallarına yön veren moda platformlarıdır. Farklı, yaratıcı, ihtişamlı ve uzman iletişimcilerle hazırlanan bir defile, ihtiyaçları olmasa bile özellikle marka sadakati olan tüketicileri satın almaya yönlendirebilmektedir. Bu durumdan dolayı defileler moda alanında gerekli ve önemli bir pazarlama olarak kabul görmekte ve bildiğimiz giysilerin farklılaştırılarak moda yaratmasına katkıda bulunmaktadırlar.
Alman tasarımcının büyülü defileleri…
Defilelerin amacı giysilerin tanıtılmasından çok bir markanın kendini tanıtmak, reklamını yapmak ve adından söz ettirmektir. Tasarımcılar ve firmalar karlarını arttırmak, imajlarını korumak ve özendirmeyi kuvvetlendirmek için defilelere katılmaktadır. Genel olarak tasarımcılar bunun için çizgilerini ve tasarımlarını abartılı bir şekilde göstererek dikkat çekmeye çalışmaktadırlar. Moda gösterileri de reklam olarak kabul edildikleri için, sunulan kitleye zayıf mankenlerle, abartılı makyaj ve saç stilleriyle gerçek dışı bir dünya sunulabilmektedir. (Hakko, 1983)
Tıpkı, Coco Chanel’den devraldığı mirası başarıyla sürdüren, Chanel’in baş tasarımcısı ve yaratıcı direktörü Karl Lagerfeld gibi… Podyumu adeta bir şov sahnesi olarak kullanan Lagerfeld, kolleksiyonun sezonuna ve temasına uygun atmosferi öyle büyülü hale getiriyor ki geçen sene kendimi roket fırlatılışına şahit olacak gibi dokuzdan sıfıra doğru geri sayarken bulmuştum. Geçtiğimiz sezonlarda podyumu café, havaalanı yapmıştı bu sene ise Paris’in ortasında, ormanda sonbaharı ayağımıza kadar getirdi. Atmosferin böyle büyülü geçmesinin en önemli sebebi, kareografi ne olursa olsun çok iyi bir ekip işinin varlığı. Dünyanın dört bir yanından yüzlerce insanı ağırlamak hem de en ufak ayrıntıyı atlamadan düzenlemek mükemmel bir halkla ilişkiler örneği. Her şey oldukça profesyonel, organize ve stressiz bir şekilde ilerledi. Salona girişte ve çıkışta ne uzun kuyruklar ne de izdiham vardı. Şov alanından çıkarken, size daha büyük bir alana geçiş olanağı veren çok sayıda kapı vardı. Davetiyenizde yazan numaraya göre oturacağınız yeri buluyorsunuz. Bulduğunuzda defile hakkında bilgi içeren dosyanız, dosyanızın üzerinde el yazısıyla yazılmış isim kartlığınız, dikkatinizi çekerim isimlerin hiç biri printerdan çıkmamış, böyle ufak ayrıntılar sizi özel hissettiren ayrıntılar ki iyi bir PR cının kesinlikle atlamaması gerekir ve yine sizin için küçük hediyeler… Laf aramızda sevgili PR’cılar en bayıldığım kısımlardan biri de bu😉