Seminerde Neler Yaşandı!
İstanbul Bilgi Üniversitesi İletişim Fakültesi Halkla İlişkiler Programı tarafından Son Sınıf Semineri dersi kapsamında bölüm öğrencilerinin her yıl düzenlediği seminerler dizisinde bu yıl konu kadın ve erkek eşitsizliğiydi. Öyle ki öğrenciler birbirinden farklı disiplinlerden konuklarla konuya çok farklı disiplinlerden yaklaşarak derinlemesine incelediler. Geçen yıl Yeni Gelenek Dijital Gelecek adlı seminerle çağın yeni trendi dijital ve teknolojik gelişmeler üzerine konuşulan seminerde bu kez “Kadın=Erkek / Ne Eksik! Ne Fazla” adını verdikleri seminerle, Halkla İlişkiler dördüncü sınıf öğrencileri akla gelebilecek her disiplinde bu soruna nasıl rastlıyoruz, sıra dışı videolar ve materyallerle izleyenlere sundular! Seminer için hazırlanan videoları, Pr Outlet Plus videoplus kategorisinde bulabilirsiniz! Şimdi buyurun akışı bir kez de burada görelim ve bu renkli seminerde neler yaşanmış inceleyelim.
Saat 10’da başlayan etkinlikte, öğrencilerin hep birlikte kamera karşısına geçerek hazırladıkları giriş videosu dikkat çekti.
Sonrasında giriş konuşmalarını yapmak üzere BİLGİ İletişim Fakültesi Dekan Vekili Prof. Dr. Halil Nalçaoğlu ve Betül Mardin sırayla kürsüye davet edildi. Betül Mardin’in Atatürk ile ilgili anlattığı hatıraları çok dikkat çekti.
Giriş konuşmalarının ardından toplumsal cinsiyet eşitsizliğine farklı disiplinlerden genel bir bakış perspektifiyle sorunlar, öncelikler, çözüm önerilerini detaylarıyla ifade edecek olan konuklar 1. Oturum kapsamında yerlerini aldılar. Kürsüde konuşma yapacak isimler şu şekilde sıralanıyordu; MSexol M.A Rayka Kumru, İstanbul Bilgi Üniversitesi Sosyoloji ve Eğitim Çalışmaları Uygulama ve Araştırma Merkezi’nden Melisa Soran, Av. Aslı Karataş (SEBUKA), AÇEV /Aile Birimleri Eğitim Direktörü Hasan Deniz, Borusan Grubu Kurumsal İletişim Direktörü, Bilim Virüsü Kurucusu Şule Yücebıyık
Seksolog Rayka Kumru: “Toplumsal cinsiyet öğrenilen bir şey, çok farklılık gösterebilen olgulardan birisi. İtalya’daki kadınlık beklentileriyle Türkiye’deki kadınlık beklentileri farklılık gösterebiliyor. Hepimiz toplumun direttiği kadın erkek beklentilerine uymak istemiyor olabiliriz! ”
Melisa Soran ” Sosyolojinin en büyük argümanlarından birisi kimliklerimiz. Hepsi belli bir süreçte kurulmuş ve bize öğretilen şeyler. Bunu sadece kadın ve erkek olarak kategorize etmek doğru değil!”
Av. Aslı Karataş: ”Medeni kanun, kadın evlenmekle kocasının soyadını alır diyor. Eğer talep ederseniz kendi soyadınızı tutabilirsiniz. Sadece kendi soyadınızı kullanmak isterseniz bunun bir yolu yok, dava açmanız ve bunun üstüne gitmeniz gerekiyor.”
Hasan Deniz: ”AÇEV’in yaptığı araştırmalara göre Türkiye’de babalar çocuklarıyla zaman geçirmek dendiğinde beraber televizyon izlediklerini söylüyorlar ve çocuğun tüm bakımını anneye bırakıyor ”
Şule Yücebıyık: Kadına “GÜÇ İŞ” Yok!
Seminerin birinci oturumu Şule Yücebıyık’ın yaptığı sunumla biterken, seminerin son halini almasında çok büyük emeği geçen hocamız Emel Demirtaş Göral konuklara sertifika takdimlerini yaparak bize katıldıkları için hepimiz adına teşekkür etti.
Serbest Kürsü konuşmalarıyla devam eden seminerde bu kez Mavi Seven Kadınlar ve İyi Babalar Platformu konuşmacıları katılanlarla birlikte konuya farklı bir perspektiften baktılar. Kadın erkek eşitsizliğini en iyi anlatacak olan sıra dışı bir baba Özgehan Omağ kürsüye küçük bebeğiyle çıkarak tüm gözleri üzerine çekti. Serbest kürsü konuşmacıları sırasıyla; Mavi Seven Kadınlar’dan Arzu Pınar Demirel ve “ EN BABA ve KIZLARI” instagram hesabının sahibi Özgehan Omag’dı.
Arzu Pınar Demirel: ”Hayatımızı bir kap olarak düşünürsek, o kabı kendi kelimelerimizle doldurup hayatımıza yön veriyoruz. Belki cinsiyet eşitsizliğiyle ilgili birçok söz duyduk ve bilinçaltımıza işledi.”
Özgehan Omağ: ”Erkek eşine yardım etmek istese bile erkeğin ailesi buna izin vermiyor ve üstünde bir baskı kuruyor. Aynı şekilde çevre ve arkadaş baskısı da var. Çocuğuna bakan erkeğe hemen “light” erkek sıfatı yapıştırılıyor, ben babayım yedek ebeveyn değilim!”
Seminerin ilk kısmında konuya sosyolojik, psikolojik ve hukuki bir bakış açısı çizilirken, ikinci oturum aslında biraz daha renkli olan spor ve sanat alanlarında kadın ve erkeğin rollerini gözler önüne seriyor!
İkinci oturum kapsamında konuklarımız yerlerini aldılar. Konuk katılımcılarımız şu şekilde sıralanıyordu; Av. Ece Güner Toprak, Yapımcı ve European Woman Audiovisual Başkan Yardımcısı Zeynep Atakan, Jehan Barbur ve YANINDAYIZ Derneği Kurucu Üyesi, Psikoterapist ve Yazar Alper Hasanoğlu
Av. Ece Güner Toprak: ‘’Devlet kadın ve erkek eşitliğine inanmalı ve bu konuda bir vizyon kurmalıdır. Eğitim eşitlik için birinci şarttır. Kadın erkeğe nazaran daha az eğitim görüyor. Eğitim, iş gücüne katılmada ilk adım ve iş gücü olmadan kadın-erkek eşitliği olamaz. Hiçbir şey iyi niyetle ya da konuşarak olmuyor, vizyon kurulmalıdır. Yasalarla, yargılarla desteklenmelidir’’
diyerek doğru vizyon kurmanın ülkemiz için önemini vurguladı.
Zeynep Atakan: ‘’Sinema sektöründe kamera arkası kadın çalışanlarının sayısı ülkemizde Avrupa’dan daha yüksek. Bu da bize güç veriyor. Yapımcılığını yaptığım son filmim Ahlat Ağacı’nda çalışanların %80’inin kadın olduğunu söyleyebilirim. 32 senedir iletişim sektöründe çalışan ve erkek egemen bir dünyanın içine girip devam eden biri olarak, dünyaya bir daha gelsem aynı işi yapardım diyorum. Farkındalık çok önemli, farkında olursak her şey çok daha iyi olacak.’’
Jehan Barbur: ‘’Neden eşitlik için bağırmamız gerektiğini anlamış değilim. Çünkü bağırdıkça eşit olmadığımı kabul etmiş oluyorum. Ne yazık ki toplumda her şeye cinsel kimlikle bakılıyor, bir birey olarak bakılmıyor. Yalnız olmamak için bir sürü şeyi göze alarak mutsuz olduğunuz hayatları lütfen sineye çekmeyin’’
diyerek cinsiyet eşitsizliğine farklı bir yorum kattı.
Alper Hasanoğlu: ‘’Boşanmış kadın evli kadından daha uzun yaşıyor. Evli erkek ise boşanmış erkeğe oranla daha uzun yaşıyor. Bu da evlilik kurumunun aslında kime hizmet ettiğini gösteriyor. Evlilik, sistem tarafından yaratılmış ataerkil bir düzendir. Toplumsal cinsiyet eşitsizliği bir sistem sorunudur. Güçlü olanın güçsüz olana uyguladığı şiddettir. Erkek kadından daha güçlü olduğundan kadın bu duruma daha çok maruz kalmaktadır. Psikoterapistlere giden kadın sayısı erkeklerden çok daha fazla ancak bu durum kadınların sorunlu olduğunu değil, herhangi bir konuda sıkıntısı varsa yardım isteyebilecek cesarette olduğunu gösteriyor.’’
Serbest kürsü konuşmaları ile sonlanacak seminerin son konuşmacıları sırasıyla: İstanbul Bilgi Üniversitesi Spor Yöneticiliği Bölümü Öğretim Üyesi Dr. İlknur Hacısoftaoğlu, Okan Üniversitesi Uygulamalı Bilimler Fakültesi Dekan Yardımcısı Doç. Dr. Lale Orta, Socrates Magazin’den Banu Yelkovan ve Kodluyoruz Derneği’nden Selen Gülgün’dü.
Dr. İlknur Hacısoftaoğlu: ‘’Spor kadınları erkekleştirir, spor erkek işidir gibi çeşitli önyargılar var. Spor alanında cinsiyetler arası bir gelişme mevcut, cinsiyetler arası boşluk gittikçe kapanmakta fakat yapılacak çok iş var’’
diyerek toplumsal cinsiyet ayrımının spor alanındaki durumuna bir giriş yaptı.
Doç. Dr. Lale Orta: ‘’Yıllarca futbol oynadıktan sonra nişanlandım ve kayınvalidem artık futbolu bırak sen nişanlı bir kızsın dedi. Çevreden gelen yorumlar da bu şekildeydi, artık evinin hanımı olsun evde otursun diyorlardı. 1994 yılına kadar kadınlar ligi kurulmadı, futbolun bir erkek sporu olduğu düşünülüyordu. Hakem olduğumda insanlar sanki bir erkeğin görevini elinden almışım gibi tepki gösteriyordu.’’
Banu Yelkovan: ‘’Kadın olarak çalışmanın zorluğunu anne olduktan sonra anladım. Erkekleri ise oğlum olduktan sonra anladım. Çocukluktan itibaren bazı şeyleri değiştirmemiz lazım. Çocuklar sevdikleri şeyleri yaparlar diye bir yanılgı var. Oysaki çocuklar yapabildikleri şeyleri severler. Türkiye’de öğrenilmiş çaresizlik en büyük sorunumuz. Kendiniz denemeden hiçbir şeyi kabul etmeyin, olumsuz cümleler sizi güzel yerlere götürür.’’
Selen Gülgün: ‘’Ne kadar uğraşırsak uğraşalım kadın katılımcılarımız %40 oranında, bu yüzden kadın yazılımcı aranıyor kampanyası başlattık.’’
Kadınların iş dünyasında kendilerine daha kolay yer edinebilmesi ve özellikle yazılım sektöründe de kadınların başarılı olabileceğini göstermek adına güzel başlangıçlar yapan Kodluyoruz Derneği’nden Selen Gülgün’ün konuşması ile konuk sunumları sona erdi.
Emel Demirtaş Göral serbest kürsü konuşmacılarımıza da sertifikalarını takdim ettikten sonra seminer sona erdi.
Son konuşmacıların ardından konuklar evine gittiğinde her yıl geleneksel hale gelen aile fotoğrafını çektirerek bir ritüel haline gelen son sınıf seminerlerinden birini daha arkamızda bıraktık!