Yaklaşık son 20 yıldır, dünya dijitalleşme ile büyük bir dönüşüm yaşıyor. Dijitalleşmenin artık bir seçim değil zorunluluk haline geldiği bir gerçek. Dünya nüfusuna bakıldığında; %45’i sosyal medya kullanıcısı.

Artık sosyal medya ile sınırlar aşılıyor, toplumsal tabakalar ortadan kaldırılıyor. Dünyanın bir ucuna ulaşmak sadece bir saniye. Yeni iş olanakları doğuyor, bilgi akışı hızlanıyor ve iletişim ağları gelişiyor. Dolayısıyla, kolay ulaşılabilir olması ve bunun gibi sağladığı birçok olanak ile sosyal medyanın önemi günden güne artıyor. Ancak tüm bunlar sosyal medyanın karanlık tarafının tehdidi atında olduğumuzu değiştirmiyor.


Şu anda öyle bir noktadayız ki; en başta kendi kontrolümüzde olduğunu sandığımız sosyal medyanın artık biz bir piyonu haline gelmişiz… 

Çünkü sosyal medya son zamanlarda duygu düzenleme aracından ziyade davranışlarına yön veren bir hedef haline dönüştü. Şimdiye kadar yapılan birçok araştırma; sosyal medyanın stres, anksiyete, depresyon, uyku problemleri ve konsantrasyon bozukluğuna neden olabildiğini gösteriyor. Öz-saygı azalıyor, kişiler sosyal medyada gördüklerinden dolayı kendilerini yetersiz hissediyor ve beğenilme takıntıları görülüyor.

Güzellik kavramının altının belli standartlar ile doldurulması ile kadınlar daha güzel olmak adına birçok estetik ameliyatı oluyor, sağlıksız diyetlere başvuruyor ya da saç ve makyaj için çok fazla para harcıyorlar. Her gün medyada karşılaşılan kalıplaşmış yargılar bu şekilde insanların algılarını, tutumlarını ve karar alma mekanizmalarını etkiliyor. En sonunda ise sadece birbirine benzeyen kadınlar görüyoruz etrafımızda.

Bu konunun en güzel örneklerinden birisi; Avustralya’da bir araştırmada ideal medya imgesinin kadınların kendilerini nesneleştirme, ruh hali ve beden imgesi üzerindeki etkisi inceleniyor. 18-35 yaş aralığında 90 kadından bazı magazin reklamlarına bakmaları bekleniyor. İlk gruba zayıf kadın ve çekici erkekleri içeren reklamlar gösterilirken ikinci gruba sadece ürün içeren reklamlar gösteriliyor. Araştırmanın sonuçlarına göre; zayıf kadını idealize etmiş reklamlara bakan kadınlar sadece ürün içeren reklamlara bakan kadınlara göre daha büyük ölçüde kendilerini nesneleştirdikleri, kiloları ile ilgili kaygıları olduğu, vücutlarını beğenmedikleri ve olumsuz bir ruh haline sahip oldukları gözlemleniyor. Bu araştırma aslında algı yönetiminin düşünüldüğünden daha kolay olduğunu gösteriyor ve her gün biz farkında olmadan algılarımız medya tarafından şekillendiriliyor.

Son dönemde sosyal medyada birçok tartışmaya konu olan, moda ve medyanın iş birliğiyle ortaya çıkan zayıf ideal beden ve güzellik algısı birçok markanın yıkmaya çalıştığı normlardan birisi. 18.yy. dan bu yana standardize edilmiş bu kadınların yerini günümüzde her renk ve her bedenden modeller almaya başladı.

Geçtiğimiz hafta Gucci, tanıtım yüzü olarak anlaştığı 23 yaşındaki Ermeni model Armine Harutyunyan ile alışılmış güzellik algılarının yeniden gözden geçirebileceğini gösterdi. Farklı yüz hatlarıyla geleneksel modellik anlayışa yeni bir akım getiren Harutyunyan medyaya karşı güçlü duruşu ve pozitif enerjisi ile genç kadınlara ilham olabilecek nitelikte. Ancak o da diğer birçok kadın gibi övgülerle beraber hakaretlere de maruz kalıyor…

Bir insanın kendini sevmesi kendisini kabul etmesi ile başlar. Kalıplaşmış yargılar yıkılmadıkça ne yazık ki asıl güzelliğin doğal güzellik olduğu anlayışı çok zor kabul edilecek!

İlgili yazılar:

Kaynak:

https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/172388

https://www.bbc.com/turkce/vert-cul-42836859

https://link.springer.com/article/10.1007/s11199-014-0384-6

https://link.springer.com/article/10.1007/s11199-007-9379-x