PrettyGreen’dekiler karantinadaki öğrencilerinin gerçek üniversite hayatlarının nasıl olduğu hakkında daha fazla bilgi toplamak istediler. Bu amaçla yola çıkan PrettyGreen 2020’in ilk döneminde 10 farklı üniversiteden 30 birinci sınıf öğrencisi ile düzenli bir iletişime geçti bu iletişimin odak noktası öğrencilerin ihtiyaçları hakkında bilgi toplamak ve markaların öğrencilerin hayatlarındaki yerini bulmaktı. 

2020 girişliler öğrencilik tarihinde  daha önce yaşanandan çok farklı bir deneyim yaşamakta ve bu deneyim öğrencilerin tüketim alışkanlıklarını da değiştirmekte. Bu sebeple markalar bazı değişiklikler konusunda hazırlıklı olmalı: 

  1. Üniversite Stres Verici bir Hal Aldı

Diğer öğrencilerle ve öğretmenlerle iletişime geçememek, sonu gelmeyen e-mail yağmurları ve sürekli yaşanan teknik sorunlar yüzünden akademik yaşam artık stres verici bir ortam haline geldi. 

  1. Yatak Odaları bir Merkez Haline Geldi

Önceleri de yatak odası yarı zamanlı bir çalışma alanı olsa da bugünlerde çok fazla amaçla kullanılıyor.  Ek işler ve sanal sosyalleşme nedeni ile öğrenciler yatak odasında harcadıkları zamanı üçe katlamış durumdalar. Odaların 6.5 m2 kadar küçük olabileceğini düşünürsek, fazladan yer ve özgürlük bir rüya haline geldi ve öğrencilerin en çok istediği şeylerden biri ortam değişikliği. 

  1. Sosyalleşmek Sürekli bir Sorun Haline Geldi

Konuştuğumuz öğrencilerin hepsi Covid-19’un getirdiği kısıtlamalardan yılmış durumda ve çoğu üniversite deneyimlerinin bu kısıtlamalardan ibaret olduğunu söylüyor. Bu konu üzerine yapılan daha geniş bir araştırma gösteriyor ki öğrencilerin %40’na yakını bu kısıtlamaların sonucu olarak depresyonla mücadele içerisinde. 

  1. İhtiyaçları Olan Şey Sevgi

Öğrenciler kendilerini evdeki gibi rahat ve güvende hissedebilecekleri bir ortam arıyorlar. Konuştuğumuz öğrencilerin neredeyse %25’i evcil hayvanları ile daha fazla zaman geçirmek istediklerini söylerken bir bu kadarı da evde olan birinden minik bir sarılmaya ihtiyaçları olduğunu söylüyor. Üniversitede ilk yıllarını yaşayan “çömezler” kısıtlamalar yüzünden yerleşmiş oldukları yeni şehirleri tanıyamıyor ve alışamıyor, bu sebeple yeni geldikleri bu şehirlere yerleşmekte sorun yaşıyorlar. 

Her şeye rağmen iyimserlik saltanatını sürdürmekte

Konuştuğumuz öğrencilerin neredeyse yarısı üniversite deneyimleri hakkında olumlu şeyler söyledi. Ekibin içerisindeki bu iyimserler durumu “böyle olmasaydı nasıl olabilirdi” diye düşünmeyerek kurtardıklarını belirttiler ve ellerindeki imkanlarla en iyi deneyimi yaşamaya çabaladıklarını anlattılar. 

Peki, markalar nasıl yardım edebilir?

Biz, markaların insanların hayatındaki yerinin hizmet etmek olduğu bir filozofiyi destekledik hep. Apaçık ortada olarak görünse de markaları birer kahraman olarak gösteren pazarlama teknikleri, üzerine çok düşünülmüş mesajlar gibi şeyler arasında tüketicilerin gerçek ihtiyaçları gözden kaçabilir. 

Kaynak için tıklayınız.