“Web sitemiz çok kötü.” Kurumsal web siteleri için iyileşmeyi başlatan farkındalık bu noktada başlar. Bir hastalığın teşhisinden sonra gelen tedavi ve iyileşme gibi. Öncelikle tetkik (analiz) gerekir. Hasta (kurum) kendisini (web sitesi konusunda) kötü hissediyor fakat sorun nerede ve kaynağı ne? Doğru tedavinin belirlenebilmesi için reçete çıkartılır (ihtiyaçlar belirlenir). Yeni yapı; kurumun hedef ve ihtiyaçları, kullanıcıların ihtiyaçları ve doğru teknolojiler belirlenerek oluşturulur. (Kullanıcı deneyimi-UX kavramının tanımı da tam olarak budur.) Yalnız; proje sürecinin sonunda iyileşen yani artık “iyi” bir web sitesine sahip olan kurumun tekrar kötüye gitmemesi için diyetine dikkat etmesi gerekir. Bu yazıda, “iyi” bir kurumsal web sitesinin inşa edilmesinde ve yaşamı süresince takip etmesi gereken bileşenleri ele alacağız. 

Kurumsal web sitelerinin amaçları ve fonksiyonları, şirket ve markaların ihtiyaçlarına göre farklılık gösterir. Kimisi için bir katalog gibi, tamamen kendini anlatma derdindedir. İmaj tabii ki her zaman önemli ancak bu kurumlar için birinci önceliktir. Kimi web sitelerinin direkt olarak işi büyütmeye hizmet etmesi gerekir, “Ey karar verici, ben senin aradığın doğru iş ortağıyım” mesajını taşımakla görevlendirilir. Talep (lead) toplamaya yönelik akışlar bu noktada işlevsel olabilir. Web sitelerinin alt fonksiyonları ise bölüm başlıklarının altlarında değişkenlik gösterir.

İletişim başlığını ele alırsak; A şirketinin, web sitesinde farklı iletişim kanalı seçeneklerini kullanıcılarının önüne sermesi gerekliyken, B markasının stratejisi doğrultusunda ise kullanıcılar mevcut iletişim kanallarından bir tanesine özellikle yönlendirilebilir. Bir başka alt başlık olan insan kaynakları ya da kariyer başlığıyla görmeye alışık olduğumuz alanlar, potansiyel çalışan hedef kitlesine doğru mesajları taşımakla yükümlüdür.

Temel amacı, alt amaçları ya da fonksiyonları neler olursa olsun, iyi bir kurumsal web sitesi inşa etmek olmazsa olmaz unsurlara sahip. Siteyi açtığı ilk anda kullanıcının zihninde oluşan pozitif etki -çok iyi noktada ise buna “wow etkisi” diyelim-, ve siteden ayrılırken taşıdığı nihai algı -buna da tatmin/memnuniyet diyelim- arasındaki her şey, bu olmazsa olmaz unsurların ustalıkla bir araya getirilmesinin eseridir. Gelin bu bileşenlere yakından bakalım.

Estetik

“İyi bir ilk izlenim bırakmak için 50 milisaniyeniz var!” diyor Swinburne Üniversitesi’nden Prof. Gitte Lindgaard. Bu kısa sürenin lehinize olması için “wow etkisi”ni kullanıcılarınıza yaşatmanız gerekiyor. Kullanıcının sitenizden etkilenip incelemeye devam etmesi için ilk gereken, sitenizin arayüz tasarımı ile estetik olarak kullanıcıya seslenmesidir. “İlk izlenimin yüzde 94’ü tasarımla ilgilidir.” diyor Northumbria Üniversitesi’nden Dr. Liz Sillience, Prof. Pam Briggs, Lesley Fishwick ve Sussex Üniversitesi’nden Prof. Peter Harris. Bu noktada yalın ama etkili tasarım çıkarmanın marifet olduğunu akıldan çıkarmamakta fayda var. Gereğinden fazla süs yani karmaşık tasarım öğeleri kullanılabilirlikten çalabilir. Üstelik yüksek boyutlardaki grafikler web sitenizin açılma hızını da etkileyecektir. Önce kendinize sonra ajansınıza güvenin, size yakışanı mutlaka bulursunuz.

İçerik

Ne kadar kreatif olursa olsun, kullanıcı isteklerine ve hedeflerine cevap veremeyen içerik maalesef kaliteli bir içerik değildir. Sayfa genelinde ortak bir dil kullanamayan, her sayfasında farklı hitap şekilleri olan web siteleri, kullanıcıların kafasını karıştırır.

Missouri Bilim ve Teknoloji Üniversitesi’ndeki araştırmacılara göre kullanıcılar yalnızca 5,59 saniye boyunca yazılı içerikleri okurlar. Bu sebeple, gerekmedikçe fazla teknik bilgiye boğmadan hazırladığınız içerikler her zaman daha etkili olacaktır. Basit, açık ve anlaşılır şekilde markanızın ne yaptığını ne hizmeti verdiğini, bu hizmet için nasıl çalıştığınızı anlatmak ve teknik bilgi ve jargona gereken sayfalarda yer vermek sitenizdeki kullanıcılara yardımcı olacaktır. Milyonlarca web sitesi arasından sıyrılıp ilk tercih edilenler arasında yer almanızda içeriğin önemi çok büyüktür. Kaliteli ve özgün içerikler arama motorlarında da başarılı bir şeklide indekslenirler.

Navigasyon

Kullanıcı kaliteli içerikleri sever fakat onları doğru ve aradıkları içeriğe yönlendiremeyen siteler başarılı siteler değillerdir. Aracınızla bir yere giderken kullandığınız navigasyon cihazlarını düşünün. Eğer iyi değillerse bizi yanlış yere götürebilirler. Benzer şekilde, web sitelerinde de site haritasının ve navigasyonunun kullanıcıyı gitmek istediği sayfaya hatasız ve kolayca götürmesi gerekir. Aksi takdirde kullanıcı sayfa içerisinde kaybolur ve muhtemelen bir daha sitenizi ziyaret etmez. Menü öğelerinin sayısını mümkün olduğunca sınırlamaya çalışın. Bir açılır menü veya alt gezinme, birçok bölüm ve sayfa içeren büyük sitelerde daha iyi çalışabilir.

Hız

Sitenin hızı doğru deneyim için kilit öneme sahiptir. Yüksek boyutlu grafik, resim ve videolar sitenizi yavaşlatabilir. Bu sebeple kontrol edebileceğiniz ilk şey, sitenize yüklediğiniz görsel içeriklerinin boyutunun yüklediğiniz alana tam uygun olup olmadığıdır. 

Google’ın geliştiriciler için sunduğu Pagespeed aracılığı ile siz de sayfanızın hızını kontrol edebilirsiniz.  Puanınız kırmızı ise kesinlikle sayfanızda iyileştirmeler yapılması gerekiyor demektir.

Responsive

Web sitenizin yalnızca masaüstü ekranlarda değil, mükemmel bir kullanıcı deneyimi için farklı ekran boyutlarında da aynı deneyimi sunması gerekir. Responsive olarak adlandırdığımız tasarımlar hangi cihazdan bakarsanız ona göre uyum sağlayan yapıdaki tasarımlardır. Tasarımlarımızın responsive olup olmadığını kontrol edin.

Skeleton Loader

Bu noktadan sonra biraz daha detay konulara göz atalım. Bir ekranın yüklenmekte olduğunu kullanıcıya hissettirmek için ise skeleton loader kullanırız. Bunlar, ekranda boş bir beyaz sayfa ve dönen bir imleç yerine, sayfanın açıldığında nasıl görüneceğine dair gri tonlu tasarımlardır. Bu sayfa tasarımları, kullanıcıya yükleme sürecinde mümkün olan en kısa sürede hangi arayüzle karşılaşılacağı konusunda bilgi vererek, algılanan yükleme süresini azaltır. İçerik oluşturulana kadar yalnızca yükleme çarkına veya boş ekrana bakmak yerine, boş ekran iskeleti ve ardından içerikler geldiğinde bu tasarım kullanıcıya bir ilerleme hissi sağlanır.

SSL

Son olarak iki teknik unsura da yer verelim. Biri SSL sertifikası, diğeri ise hala kafaları karıştıran pop-up konusu. Web sitenize giriş yaptığınız zaman adres çubuğunun en solunda bir kilit ikonu varsa güvenlik sertifikanız da vardır demektir. Bu sertifikanın varlığı hem ziyaretçilerinize güven verecek hem de Google, SEO puanını yükselteceği için web siteniz Google arama sonuçlarında daha üst sıralarda yer alacaktır. Eğer sertifikanız yoksa hemen edinmeniz tavsiye edilir.

Pop-Up

Son olarak pop-up’lar yani web sitesine girdiğiniz zaman aniden sayfanın ortasından dışarıya doğru fırlayan pencereler, önemli bir haberi duyurmak, reklam yapmak için hala kullanılıyor. Ancak bunların kullanımı, o duyuru ile ilgilenmeyen kullanıcının ulaşmak istediği sayfaya gitmesini engelliyor. Üstelik artık Google da pop-up’ları desteklemiyor ve SEO puanlarını düşürüyor. Özetle, pop-up’lardan uzak durmalısınız.

Sevinj Rustamkhanli

Kaynakça: