Marka Hikayesi

Ürün veya hizmetlerinize olan talebin zaman içinde katlanarak büyümesi, bir marka ya da kar amacı giden bir kurum çalışanı olarak firmanız için isteyebileceğiniz makul bir dilek olurdu. Yine de bir halkla ilişkiler uzmanı olarak öncelikli görevinizden biri; hikayenin sonunu değil de bütününü kavramak ve çalıştığınız markanın dilden dile dolaşmaya değecek hikayesini yazmak olmalı.

Büyük ve başarısını ispat etmiş organizasyon ve markaların bulundukları noktaya içi boş iddialarla gelmedikleri kabul gören bir gerçek. Bu yazımızda ürün satmak gibi pazarlama hedefinden ziyade, uzun vadeli getirileri olan bir iletişim hedefinden bahsedeceğiz. Bu sayede, çalıştığınız organizasyon için yazdığınız hikayenin sesi daha da gür çıkacak ve markanın bünyesindeki çalışanları ve iç paydaşları etkilemeniz mümkün olacak.

Pazarlama ve Halkla İlişkilerin Şenlik Ateşi 

Tıpkı aklımızdan geçirip dile getirmediğimiz bazı duygu ve düşüncelerin vücut dilimize yansımasını daima kontrol edemediğimiz gibi, çalıştığımız markanın bünyesindeki en büyük pasta payına sahip alt gruplardan biri olan çalışanların kriz veya özveri gerektiren bir durum karşısındaki tepki ve davranışlarını da tamamen kontrol edemeyiz. Bu gibi durumlarda arzu ettiğimiz tutum ve davranışları görebilmek için çalışanları cesaretlendirmeliyiz. Çalışanların çalıştıkları markaya güvenmeleri, markayı ve prensiplerini anlamaları ve markanın itibarını korumaya gönüllü davranışlar sergilemelerinin yolu, markayı yaşamalarından geçiyor. Marka öyle büyük ve güçlü bir şenlik ateşi yakmalı ki, etrafında toplanan bütün çalışanların kalbi ısınmalı. Hatta, bu ateşin başkalarının gönlüne düşmesine de aracı olmalı.

Büyük markaların çalışanların markayı yaşamasına çok önem verdiğinden emin olabilirsiniz. Çalışanlarının moral ve motivasyonuna titizlikle yaklaşan Starbucks’ı ele alalım. Çalışanları yalnızca öğütülmüş al-götür kahve satmadıklarının farkında. Firmayla bugünlere ortak bir tutkuyla beslenip büyüyerek geldiler. 1987 yılında firmayı satın alan Howard Schultz kısaca şöyle anlatıyor: “Starbucksberaber yaşadığımız bir rüya ve vizyonun eseri.” Starbucks’ ın ikonlaşmış içeceklerinden Frappuccino, firmanın Güney Kaliforniya şubesinde çalışan bir servis elemanının özverisi sayesinde meşhur olmuş ve bu denli sevilmiş. İşine saygı duyan ve kendine bir şey üretebileceğine dair bir inanç besleyen bir çalışanın hayali, küresel bir zevk meselesi haline gelebiliyor.

Marka çalışanlarının, işin oluşumundan teslimine ve sonrasındaki tüm süreçte marka ile birlikte olduğunun farkında olması gerekiyor. Bu farkındalığın oluşturulup ifade edilmesi de pazarlama hedef ve stratejileri ile halkla ilişkilerin toplumsal ilişkileri analiz edebilen düşünce şeklini sentezleyebilen pazarlama yönelimli halkla ilişkiler uzmanlarına kalıyor.

Hikayenizin rüzgarının sayısız kıvılcımı güçlendirmesi dileği ile.

Kaynak: Harris, Thomas L., Patricia T. Whalen, and Serra Görpe. “Starbuck’s çalışanlarının Markayı Yaşaması.” 21. Yüzyılda Pazarlama Profesyonelinin Halkla Ilişkiler El Kitabı. Istanbul: Rota Yayınları, 2009. 182. Print.