80’lerin sonunda Nike, kendine şu soruları sordu: Markayı nasıl en iyi şekilde temsil edebiliriz? Servislerimiz ile müşterilerimiz için hangi problemi çözüyor, hangi sorunu ortadan kaldırıyoruz? Bunu yaparak, konunun derinlerine inip pazarlama mesajları aracılığıyla tüketicilerine duygusal bir bağ ulaştırmayı başardılar ve çok önemli bir kampanyaya imza attılar.

 Başlarda, Nike’ın iletişim modeli atletleri ve sporcular hedef alıyordu ve ürünlerinin gerçek atletik performans için gerekli olduğu mesajını veren çalışmalar yapıyorlardı. Ancak bir gün, vücudu olan herkesin, potansiyel bir sporcu olduğuna karar verdiler. Ve dönemde, obezitenin büyük bir sorun olduğu Amerika halkına da bu fikri aşıladıkları reklam ve halkla ilişkiler çalışmaları yapmaya başladılar. En büyük rakipleri Reebok’ın atladığı adım, onlara göre spora teşvikti. Her iki marka da bugüne kadar zaten spor yapan kişilere yönelik çalışmalar yapmıştı. Ancak Nike, bu noktadan sonra sporculara ek olarak spora teşvik etmek, her türlü sporun insanlarda uyandırdığı eşsiz hislere değinmek istedi. Ve en önemlisi, insanları, bu hislere ve başarıya yalnızca Nike ürünlerini kullanarak ulaşabileceklerine inandırdı. Bu kampanyayla birlikte Nike, yalnızca bir spor markası olmaktan çıktı, her ürünü bir ‘statement piece’ haline geldi. Havalı, özgür, kararlı sıfatları, imajın bir parçası oldu. Slogan, tüketici için aynı zamanda oldukça buyurucu, sabırsız, beklenmedik ve biraz da küstah sayılabilirdi. Bu yüzden de akılda kalıcıydı. Ayrıca dönemin bir başka büyük problemi olan sürüncemede bırakmayı da sarsar cinstendi. ‘Yap gitsin’ herkesin benimsemek istediği -yapılıp yapılamadığı tartışılır- bir ilkeydi. Dönemin aerobik modası çılgınlığı, obezitenin farkındalık derecesinin yükselmesi ve insanların bu konuda önlemler almaya başlaması, sloganın çekiciliği ve markanın üründen çok stil ve yaşam tarzı önerir hale gelmesi kampanyanın başarısında çok büyük rol oynadı.  Nike, kendini parçası olmak isteyeceğiniz bir grup haline getirmeyi başardı. Tüm bağlantılar o kadar iyi kurulu ki artık sloganı duyduğumuzda Nike’ın adını duymaya gerek kalmadan hangi markaya ait bir çalışma izlediğimizi anlıyoruz.

İşte sloganı hayatlarımıza sokan ilk reklam:

Kampanya 25. yıl reklam filmi: