Sosyal medya platformları ilk başta insanların birbiriyle online etkileşimde bulunması, düşünce ve fikirlerini, fotoğraf ve videolarını paylaşması için kurulmuştu. Ancak zamanla sosyal medya yalnızca kişisel paylaşımların yapıldığı platform olmaktan çıkıp halkla ilişkilerin kaçınılmaz araçlarından biri haline geldi.

  Halkla ilişkiler uzmanlarının sosyal medya kullanımındaki amacı markalar ve paydaşlar arasında kuvvetli bir bağ ve iletişim kurmak. Markalar, paylaşacakları görselleri, mesajları dikkatlice seçerek o markanın kişiliğini yaratmış ve desteklemiş oluyor. Müşterilerin gözünde marka yalnızca bir marka olmaktan çıkıp bir karakter haline geliyor, hatta bu durum marka araştırmalarında “brand personification” adlı bir yöntem olarak karşımıza çıkmaya başladı.

  Markalar sosyal medya üzerinden kullanıcıların sorunlarına, sorularına yanıt veriyorlar. Özellikle kullanıcılarla esprili bir şekilde etkileşim kurulduğu zaman internette sıkça paylaşılan veya retweet alan konuşmaları yaratıyorlar.  Bu da, eğer iyi şekilde yapılırsa, markanın imajını ve gücünü arttırıyor.

   Hepimiz bir ürün veya marka hakkında bilgi edinmek istediğimizde artık internette başka insanların o konu hakkında ne dediğine bakıyoruz. Ve çoğu zaman kesin yargıya varmamızı sağlıyor. O yüzden sosyal medya üzerinden kullanıcılarla etkileşimde olan ancak bunu düzgün bir şekilde yapan markaların sevilen ve tercih edilen markalar olduğunu görebiliyoruz.

   Ancak markaların sosyal medya hesaplarının etkili olmasının da bazı şartları var. Hedef kitle veya amaç belirlenmeden yapılan paylaşımlar markaya güç katmıyor. Yani “her markanın hesabı var, biz de hesap açalım” düşüncesi doğru bir düşünce değil. Aklınızda belli bir strateji ve ajanda olması gerekli.

   Mesajların ve gönderilerin direk markadan geliyor olması ise kimi zaman müşterilerin gözünde inandırıcılığı zedeleyebiliyor. Bu nedenle yapılan paylaşımların dikkatli seçilmesi ve kullanıcıları kazanması gerekli. Kötü kullanılan bir marka hesabı çoğu zaman kişilerde kötü bir marka imajı yaratmak için yeterlidir.

  Sosyal medyanın bu konuda ilerlemesi halkla ilişkiler için yeni kapılar açmış oldu. Hesapların ücretsiz olması da markaların daha rahat bir şekilde reklam ve pazarlama çalışmalarını sürdürmelerine katkıda bulundu. Bütçelerinin rahatlatması her ne kadar markalar için olumlu olsa da sosyal medyada müşterinin ne kadar güçlü olduğunu unutmamak gerekir. Marka imajının bir kaç kişinin yazdıklarının “viral” olmasıyla zedelenebildiğini göz önünde bulundurmakta yarar var. Kısacası sosyal medya her ne kadar halkla ilişkiler uzmanlarının bir aracı haline gelmiş olsa da aynı zamanda bazı durumlarda zor durumda kalmalarına neden oluyor. “Herkesin var” düşüncesi ile değil “kullanıcılarla iyi etkileşimde bulunacağız” düşüncesi ile yola çıkmak gerekir.