Bugüne kadar Facebook’un gizlilik politikasına yönelik defalarca eleştiriye şahit olduk, ama Facebook her defasında bu küçük çaplı skandalları yara almadan atlatmayı başardı. Fakat son günlerde, Cambridge Analytica’nın 50 milyon Facebook kullanıcısının datasını izinsiz kullanarak seçim manipülasyonu yaptığına yönelik iddialar, Facebook’u tarihinin en derin krizine doğru sürüklüyor.

Dijital iletişimin öncüsü bir sosyal medya devi, ciddi bir iletişim krizi yaşıyor. Ne CEO Marc Zuckerberg’in ne COO’nun ne de şirketin kurumsal iletişimcilerinin ağzını bıçak açıyor.  Bugüne kadar alışık olduğumuz “hata yaptık, özür dileriz, hemen ilgileniyoruz” tarzı genel geçer mazeretler bile dile getirilmiyor. Sessizlik, krizi derinleştiriyor.

Çünkü bu defa farklı!

Bu defa ki kriz, Facebook’un kendi platformunu kullanmasına izin verdiği “this is your digital life” adlı app’in müşteri datasını üçüncü bir tarafla (Cambridge Analytica) paylaşması. Bu risk, Facebook’un ana iş modelinin doğurduğu bir risk.

Bildiğimiz gibi Facebook, reklama dayalı gelir modeliyle yüksek karlılığa ve piyasa değerine sahip bir şirket. Facebook’ta reklam yayımlamak isteyenler, öncelikle hedef kitleyi belirliyor. Hedef kitlenizi belirlerken kullanıcının lokasyonu, yaşı, cinsiyeti, medeni durumu, öğrenim durumu, çalıştığı iş, işyerindeki ünvanı, ilgi alanı, hobisi, satın almaya meyilli olup olmadığı gibi pek çok kişisel ve davranışsal parametre bazında seçim yapabiliyorsunuz. İşte şimdi bu iş modeli sorgulanıyor. Facebook’un yeniden güven tesis etmesi için iş modelinde majör değişiklikler yapması kaçınılmaz.

Bu defa krizin mağduru sadece Facebook kullanıcıları değil, siyasiler de mağdur. Trump, zaferine gölge düştüğü için, Clinton Başkan olamadığı için. Sadece Amerikan değil İngiliz siyaseti de kaynıyor. Hal böyle olunca, her iki ülke de resmi soruşturma başlatmak zorunda kaldı.

Facebook hissedarları ise 50 mia USD para kaybetmenin yanında hem şirketin iş modelinin değişmesi riski hem de daha sıkı yeni bir regülasyon gelmesi olasılığı ile karşı karşıya.
Son skandalın Facebook çalışanları arasında da ciddi memnuniyetsizlik ve huzursuzluk yarattığı ifade ediliyor.

Kısacası, paydaşların tamamı sancılı. Kamuoyunda tepkiler artıyor. Sosyal medyada “delete Facebook” hashtag  sayısı hızla artıyor. Bugün Watsapp’i 2014 yılında 16 mia USD’ye Facebook’a satan kurucu ortak Brian Acton bile twitter hesabından Facebook’u silin çağrısı yapabiliyor.

Görünen o ki, sadece Facebook değil müşteri gizliliği bağlamında bütün sosyal medya sistemik bir krizle karşı karşıya kalabilir.

Facebook öldürücü olmayabilir, ancak derin bir yara aldı. Modern “Sisyphus” Zuckerberg, kayayı zirveye kadar taşıdı, ama sanki artık kaya aşağı yuvarlanmaya başlamışa benziyor.

Meslektaşlarımızın ileride “PR case” olarak okuyacağı tarihi bir sürece şahitlik ediyoruz. 2006 yılında yaşadığı bir krizi “Sakin olun. Nefes alın. Sizi duyuyoruz.” diyerek başarıyla savuşturan Zuckerberg’in ve dolayısıyla Facebook’un kriz ve itibar yönetiminde nasıl bir PR stratejisi izleyeceğini merakla bekliyorum.