Union Carbide kimdir?
Union Carbide, ABD kökenli endüstriyel böcek ilaçları üreten uluslar arası bir kimya firmasıdır. Firma Hindistan’da aldığı bakımsız ve teknolojik açıdan yetersiz bir fabrikada ( tamamen karlılık esaslı) böcek ilacı üretimine başlamıştır. 1984 yılında ise fabrikada oluşan bir kimyasal sızma sonucu firma çevresel felakete yol açan krizle karşı karşıya kalmıştır.
Bhopal Faciası Nasıl Gelişti?
İnsanlık açısından en büyük endüstriyel felaketlerden biri olan bu olay kriz iletişimi yönetimi ve sosyal sorumluluk yönetimi açısından önem arz etmektedir. Olay Hindistan’da Bhopal’de gerçekleşmiştir. 1947 yılında Hindistan sömürge olmaktan çıkmış ve Hindistan hükümeti ülkenin endüstriyel açıdan geri kaldığını savunarak istihdam yaratılması gerektiğini savunmuştur. Bunun içinde Hükümet yabancı sermayeyi teşvik etmek için vergi indirimi sağlamıştır.
Union Carbide karlılık sağlayabileceğine inandığı Hindistan’da fabrika kurmak için girişimlerde bulunmuş ve Hindistan Hükümeti %51’i Hindistan yerli sermayeye ait olması koşulu ile girişimi desteklemiştir. Union Carbide’in Hindistan’da ürettiği madde seyreltilip kullanılabilen bir tarımsal ilaçtır. Hindistan’daki fabrikada %90 oranında üst düzey yöneticiler ve çalışanlar Hintli’dir.
Bu kriz, Amerikan kökenli olan firmanın nasıl tedbirlerin alınacağı ve üretimin verimli gerçekleştirilmesi için nasıl bir eğitime sahip olunması hususundaki hassasiyeti sağlamadığı durumunu ortaya çıkartmaktadır. Aynı zamanda Hükümet üretilen tarımsal maddenin Batı Virginia’da üretilmesine de izin vermemektedir. Çünkü üretim alanı merkeze çok uzaktır ve merkezin gelişmesine katkı sağlamayacağı endişesi uyandırmaktadır.
Facia’nın gerçekleştiği fabrika şehir merkezine sadece 4 km uzaklıktadır. Teknolojik olarak da fabrika geri kalmış bir vaziyetteydi. Ayrıca Hindistan’daki şirketin uygun acil eylem planı (proaktif iletişimi) bulunmamaktaydı. Ayrıca çalışanların belirttiği üzere önceleri de oluşan gaz kaçaklarına rağmen hiçbir önlem alınmamıştır. Union Carbide böyle bir tesisi Amerika’da kursa şüphesiz faaliyet gösteremeyecek ve engellenecekti.
Ancak ne yazık ki maksimum karlılık adı altında tedbirler firmalar tarafından görmezden gelinmektedir. Facia 3 aralık 1984 yılında gerçekleşmiştir. Gazların bulunduğu tanklardan sızma gerçekleşmiş ve güvenlik alarmları çalışmadığı için duman hızla çevreye yayılmıştır. Olayın gerçekleştiği sırada ise hiçbir üst düzey yöneticinin nöbette olmadığı açıklaması yapılmıştır ve duruma müdahale edilmemesi sonucunda;
18.000 kişi ölmüş, 150.000’den fazla insan zehirlenmiş ve ağır yara almıştır. Çevresel etkileri Çernobil faciasından bile korkunç olan bu kaza sonrasında, Bhopal eyaleti doğal afet bölgesi ilan edildi. Greenpeace’in bölgede kazadan 20 yıl sonra, 2004 yılında yaptığı ölçümlerde, toprakta normalin 6 milyon katı toksik madde bulundu.
18 bin insanın ölümüne, 150 binden fazla insanınsa ömürlerinin geri kalan kısmını sakat ve hasta geçirmesine yol açan facia sonrasında, Union Carbide firması bir “ticari sır” olduğu gerekçesiyle toksik maddenin adını bile açıklamaktan kaçındı. Bu durum, zehirlenenlere bir tanı konmasını imkânsız kılarken, hastanelerde ölümlerin artmasına yol açtı.
Union Carbide kriz iletişimi ise şöyle gerçekleşmiştir;
- Firma suçu küskün çalışanlara ve Hindistan Hükümeti’ne yüklemiştir. Olayın bir sabatoj olduğunu savunmuştur.
- Firma üst düzey Hindistan bölge yöneticisini Warren Anderson görevden alarak sorumluluğu ve suçu kendilerine yüklemiştir.
- Özetle, hedef olarak kendi çalışanını göstermekten kaçınmamıştır.
Bu felaketin ardından açılan dava da ancak 7 Haziran 2010 tarihinde sonuçlandı. Felaketin sorumlusu olarak gösterilen Union Carbide firmasının üst düzey yöneticileri sadece 2 yıl hapis cezasına çarptırıldı. Davanın bu şekilde ve olaydan ancak 26 yıl sonra sonuçlanabilmesi bu felaketten etkilenenler ve onların temsilcilerinden oldukça sert tepki gördü.
Nasıl bir yol izlenmeliydi?
- Öncelikle firma teknik açıdan bir firma sözcüsü belirleyip basın açıklaması yapmalıydı. Üretim yapılan bölgenin çalışanlarını suçlamak son derece yanlış bir girişimdi. Örneğin; Güvenlik önlemlerinin arızası hususunda açıklama yapılabilirdi. Basın açıklamalarını yapan kişiler üst düzey yöneticiler değildi orta düzey yöneticilerdi. Bu durumda faciaya maruz kalan halkta güvensizlik oluşturmuştur. Salt olarak da teknik açıdan açıklama yapmak da doğru değildir. İletişim karşılıklı algıya dayanmalıdır
- İletişim çalışanlardan iç hedef kitleden başlamalıydı. Oysa firma çalışanları sorumlu göstererek onları sahiplenmediğini göstermiştir. Ek bilgi vermek gerekirse uluslar arası firmaların kültürler arası iletişimi iyi yönetmeleri ve de üretim yapılan toprakların halkını kucaklama girişimleri herhangi bir olumsuz durumdan ağır yara almadan kurtulmalarını sağlayabilmektedir.
- Karşılıklı algısal iletişim ise kurumsal sosyal sorumluluk projeleri ile sağlanmalıdır. Çünkü ahlaka dayalı doğru olanı yapmak faciaya maruz kalan hedef kitle ile iletişimi etkili kılacaktır. Oluşturulacak mesaj da doğru, güvenilir ve tutarlı ise hedef kitlede algı yönetimi başlatılmış olacaktır. Örneğin; İtalyan moda markası Benetton Abdullah Öcalan’nın İtalya’da yakalanması sonrasında yaşana krizde bütün vitrinlerini siyahla kaplayarak ‘ Üzgünüz, Çünkü halkamıza karşı dünyanın renklerini kapatıyoruz.’ mesajını vererek Türk halkının yanında olduğunu göstermiştir.
- Union Carbide’de mesajını ‘ Üzgünüz, Çünkü…’ ile oluşturarak Hindistan halkının yanında olduğunu göstermeliydi. Firmalar eylemlerinden sorumlu tutulurlar ve bu sorumluluklarını da sosyal sorumluluk projeleri ile sağlarlar. Burada önemli olan neden ve niyettir. Sosyal vefa adı altında firma insanlık adına tedavisel ve bilimsel desteği ücretsiz olarak sağlama eğilimi gösterseydi, niyetinin olumlu olduğunu halka ispat etmiş olacaktı.
- Özetle hata kabul edilmeli ve üretim durdurulmalıydı. Böylece halkın yanında olunduğu izlenimi verilerek iyi niyet kapsamında firmaya meşruluk kazandırılmış olunabilirdi. Sosyal sorumluluk boyutuna bakacak olursak, kurumsal sosyal sorumluluk faaliyetlerinin retorik ve gerçeklerle uyumlu olması gerekmektedir. Böylece firma ve hedef kitlesi arasında samimiyet kurularak denge oluşturulmaya çalışılır.