BİLGİ’li Psikologlardan

Umut Çocukları Derneği’nden Kanserli Çocuklarla Umut Vakfı’na, pek çok gönüllü projede yer aldı. “İstanbul Bilgi Üniversitesi, benim için çok güzel arkadaşlıklar, çok bilgili hocalar ve aynı zamanda çok iyi bir sosyal çevre ve etkinlikler demek” cümlesi ile başlıyor sözlerine.

Kanserli Çocuklara Umut Vakfı ve Umut Çocukları Derneği gibi pek çok vakıf ile ortak çalışmalar yaptınız. Dernekler ile yollarınız nasıl kesişti?

Umut Çocukları Derneği ile tanışmam Dr. Ayten Zara hocam sayesinde oldu. Bir dersimizde bir sivil toplum kuruluşu ile gönüllü çalışma yürütmemiz bize ödev olarak verilmişti. İyi ki verilmişti diyorum çünkü bu dernekte hayata tutunmaya çalışan ve yaşamını sürdüren çok farklı hayatları görmüş olduk. Bu açıdan bu deneyim bana çok şey kattı.

Kanserli Çocuklara Umut Vakfı ile gönüllü projeye katılmam da kendi isteğimle oldu. İleriye yönelik çocuklarla mı yoksa yetişkinlerle mi devam etme konusunda kararsızdım. Çocuklarla çalışmak için böyle bir yolu tercih ettim. Hastanelere gidip kanserli çocukları eğlendirmek amaçlı etkinlikler düzenliyorduk. Benim için çok önemli bir deneyimdi ama aynı zamanda çok zor bir görevdi.

Gönüllü destek bence kesinlikle deneyimlenmesi gereken bir şey. Hangi alanda olursa olsun insana çok şey kattığını, bakış açısını değiştirdiğini ve zorlukları gördükçe şükretmeyi öğrettiğini düşünüyorum. Bu yüzden gönüllü destek herkese gönül rahatlığı ile tavsiye edebileceğim bir şey. Şu an için katılım sağlayacağım yeni proje henüz yok. Yoğun bir dönemdeydim. Ama iyi bir gönüllülük projesiyle karşılaşırsam tabi ki değerlendireceğim.

Psikoloji eğitimi almak için neden BİLGİ’yi tercih ettiniz?

Aslında BİLGİ’yi tercih etme sebebim öncelikle eğitimiydi. Medyadan, sosyal medyadan ve çevreden duyumlarım hep BİLGİ’nin eğitim sisteminin çok iyi olduğuydu. Bende psikoloji istiyordum ve psikolojide özel olarak BİLGİ önde geliyordu. Ben de BİLGİ’yi tercih ettim ve hiç pişman olmadım.

BİLGİ’nin kariyerinize ne gibi katkıları oldu?

Birçok staj deneyimim oldu. Gittiğim staj yerlerinde ve iş görüşmelerinde “BİLGİ’den mi mezunsun, ne güzel” gibi tepkiler aldım. Bu yüzden BİLGİ’den mezun olmanın benim için bir artı olduğunu düşündüm.

Yaşadığınız ilginç bir deneyim var mı?

Beni zorlayan bir şey olmuştu. Yüksek lisans sürecinde süpervizyon alırken bir ergen danışanım vardı. Meslek hayatına yeni başlıyorum, terapi nedir ve nasıl yapılır yeni öğrenmeye çalışıyorum. Karşıma çok fazla konuşmayan bir ergen denk gelmişti. Çok fazla zorlandım. O dönem benim için çok zorluydu. Onu nasıl konuşturacağım, o 50 dakikayı nasıl dolduracağım, bana açılmasını nasıl sağlayabilirim, neler yapabilirim diye kendimi biraz hırpaladım. Ağlayarak seansa gittiğim hatta galiba benden psikolog olamayacak dediğim günler de oldu. Karşı tarafa bir yardımım dokunmadığını düşünüp kendimi çok yıprattım. Ama seans süreci bittiğinde aslında çok fazla konuşmak istemeyen ergen bana sarılarak süreci sonlandırdı. Bu aslında içime su serpmişti. Benimle hiç bağ kuramadığını, seanslarımızın bir işe yaramadığını düşünüyordum ki aslında durum o kadar da kötü değilmiş.

Kariyer yaşantınızda bugüne kadar ne gibi deneyimleriniz oldu?

İlk olarak 2013 yılında birinci sınıftaydım ve bir ders için gözlem stajı yapmam gerekiyordu. Erdem Anaokulu’nda 2 ay süre boyunca çocuk davranışlarının gözlemlenmesi, çocukların dersteki etkinliklere katılmasını sağlama ve yardımcı olma üzerine bir staj deneyimim oldu.

2015 yılında 2 ay boyunca -unior Parents Psikiyatri Merkezi’nde; seans öncesi çocuklarla ön görüşme yapma, çocuklarla konuşarak hastalık hakkında bilgi edinme ve bazı çocukların kabul etmesi koşuluyla seansların takip edilmesi üzerine staj yaptım.

2015 yılında 1 ay boyunca Balıklı Rum Hastanesi’nde doktor vizitlerine katılma, EKT’ye girme, hastaları gözlemleme ve onlarla iletişim kurma üzerine staj yaptım. Sanırım yetişkin bölümü sevdiğim için bana çok şey katan bir staj deneyimiydi.

2016 yılında 1 sene boyunca Renklerin Anaokulu’nda çalışma fırsatı yakaladım. Velilerle çocukların gelişimi hakkında görüşmeler yapmak ve velilerin problemlerine çözüm üretmek, derslere girip çocukların psikomotor gelişimi, dil gelişimi, bilişsel gelişimi, sosyal ve duygusal gelişimi ve özbakım becerileri hakkında gözlem yapıp bilgi edinmek ve çocuklara test uygulamak gibi görevlerim oldu. Bu benim ilk iş deneyimim olmasıyla birlikte bana fazlasıyla çok şey kattı. Veli görüşmesi yapmaktan konuşmam bile daha düzeldi diyebilirim.

2017 yılında Doğa Koleji’nde bir dönem staj yaptım. Oradaki görevim çocuklara test yapmak, derslere girmek ve çocuklara etkinlik yaptırmada yardımcı olmak, psikolog ile veli görüşmelerine katılmaktı. Burada da çocuklarla birebir etkileşim içerisinde oldum. Çocuklarla ilgilenmek hem çok zevkli hem de çok zor. Üstelik sadece çocukla da ilgilenmiyorsunuz. Velilerde en az çocuklar kadar gördüğünüz kişiler oluyor.

Sizce BİLGİ’li olmak ne demek?

BİLGİ’li olmak güzel bir duygu. Lisans okuduğum yıllara dönüp baktığımda olumsuz hiçbir şey göremiyorum. İstanbul Bilgi Üniversitesi benim için çok güzel arkadaşlıklar, çok bilgili hocalar ve aynı zamanda çok iyi bir sosyal çevre ve etkinlikler demekti. Sürekli bir sosyalleşme ve etkinliklerle birçok kişiyle tanışma fırsatı da sunuyor. Kısacası BİLGİ’de okuduğum için çok mutluyum. Yine olsa yine BİLGİ’yi seçerdim.

Psikoloji okuyan öğrencilere nasıl bir tavsiyeniz olurdu?

Psikoloji okuyan öğrencilere tavsiyem sabır olabilir. Çünkü çok uzun ve bitmeyecek bir süreç oluyor. Bizim hiçbir zaman işten gelip ayaklarımızı uzatıp dinleme lüksümüz yok. Sürekli kendini geliştirmek zorundasın. Lisans bitse yüksek lisans yapman gerekiyor, akademik düşünürsen doktora yapmak gerekiyor. Mezun olsan eğitimlerle destek almak gerekiyor, okumalar yapmak gerekiyor. Hep bir şeyler yapmak gerekiyor, sonu yok. Bu yüzden sabır dileyebilirim. Ama gerçekten isteyerek severek bu bölümü okuyan kişi bu süreçleri rahatlıkla atlatabilecektir, yeter ki severek yapılsın.

http://www.vitae.gen.tr/?p=8376