OECD’nin var olan gelirlerini ele aldığı raporunda, son birkaç yıldır eşitsizlik rakamlarının giderek yükseldiği ve servet eşitsizliğinin (wealth inequality) gelir eşitsizliğinden (income inequality) daha büyük oranda arttığı görülüyor.
Elde edilen rapora göre, serveti oluşturan mülk, birikim, hisse senedi portföyleri, emeklilik yatırımları gibi önemli unsurlar giderek büyüyor çünkü varlıklı olan insanlar yüksek getirisi olan yatırımlara daha fazla kaynak yatırabiliyor. Bahsedilen bu kişiler elde ettikleri fırsatlarla, dolaylı olarak mal varlıkları aracılığıyla gelir elde edebiliyorlar. Üretim yapılmadan tüketimin artmasını, tüketim fazlalaşmadan da üretimin artmasını beklemek günümüz kapitalizm çıkmazlarından biridir demek yanlış olmaz sanırım.
Girişimciliği özendirme ve sürdürülebilir bir ekonomik büyüme süreci için iş kurma yeteneğine sahip girişimcilere duyulan ihtiyacı vurgulamak, girişimciliğin yenilikçilik–yaratıcılık performansını daha çok öne çıkararak bu sürece fayda sağlamak amacıyla, her yılın mart ayının ilk haftasında ülkemizde Girişimcilik Haftası kutlanmaktadır.
TUİK verilerine göre, yeni girişimlerin yüzde 42,5’inin, 2011-2015 yılları arasında oluşturulduğunu gösteriyor. 2015 yılı itibarıyla en çok kendi işini kuran girişimciler; yüzde 31 ile “Toptan ve perakende ticaret; motorlu kara taşıtlarının ve motosikletlerin onarımı” sektöründe, yüzde 15 ile “İmalat” ve yüzde 12 ile “İnşaat” sektörlerinde gözüküyor. Ülkemizde 2.5 milyondan fazla bulunan aktif girişimci arasından; sanayi ve hizmet sektörlerinde faaliyet içerisinde olanlar; istihdamın yüzde 40,7’sini oluştururken, 1-19 kişilik çalışan sayısına sahipler.
Bu durum bize şu bilgileri sunmaktadır; 2001 krizinden sonra ülkemizde girişimci sayısı giderek artmakta ve çalışanların çoğu çalışan kendi işini kurma gayretiyle servet edinme, yaşama tutunma gayreti içerisinde bulunmaktadır… Fakat ülke ihracatının yüzde 55’ine ve ithalatın da yüzde37’sine sahip Küçük ve Orta Büyüklükteki İşletmeler (KOBİ), en çok ticaret alanında faaliyet alanına sahipken, ne yazık ki düşük teknoloji kullanıyorlar.
Teknolojik hazır olma endeksinde 139 ülke içerisinde 48. sırada yer alan ülkemizin en iyi olduğu endeks “fiyat uygunluğu” oluyorken, en kötü olduğu endeks ise “beceriler”.
Fiziki sermaye öneminin azalması ve inovasyonun öne çıkması, önceden görülmemiş bir şekilde kurumlar ve sektörler arasındaki işbirliğini artırabilir gibi görünmektedir. Bu konu şirket sürdürülebilirliği için de oldukça önem taşımaktadır… Artan işbirliklerinin geleneksel sektörlerdeki iş yapma şekillerini, tüketici alışkanlıklarını ve üretim biçimlerini değiştireceği, bu durumda hiyerarşik dikey yapıların eski kalacağı ve şirketlerin inovasyona açık yatay gelişime odaklanmasını değiştirilemez bir gerçek olduğunu önümüze getiriyor.