Sürdürülebilirliğin büyük bir önem kazandığı çağımızda, 22 Nisan her yıl Dünya Günü olarak kutlanıyor. Dünyanın kaynaklarının hızlı bir şekilde tükendiği, küresel ısınmanın durdurulamadığı ve insanlığın da bu değişime karşı koymadığı düzende problemler yavaş yavaş doğrudan hissedilebilir hale geliyor. Bu durum ise dünyanın yaşadığı çevresel sorunlar üzerine farkındalık yaratıyor ve insanların ise ilgisini artırıyor. Bugün geçmiş tüm dönemlerden daha fazla sürdürülebilirlik ismini duyuyoruz. Çünkü bu insanların en önemli odak noktalarından birisi haline gelmiş durumda. Artan önem ise markaları için bu konuyu kritik bir iletişim konusu haline getiriyor. 

Birçok marka sürdürülebilirliği bir iletişim pratiği olarak kullanıyor. Çünkü bu durum markanın doğaya, insana ve topluluklara saygı gösterdiğini öne çıkarıyor. Sürdürülebilir pratiklere yatırım yapan firmalar, pek çok durumda finansal ve operasyonel olarak daha zorlu bir durum yaşıyor. Ancak toplumsal problemlere olan katılımcı tutum nedeni ile bu duruma katlanıyorlar. Yapılan bu faaliyetin karşılını ise farklı şekillerde görmek istiyorlar. Kurumsal iletişim de sürdürülebilirlik faaliyetlerinin geri dönüşünün alındığı önemli bir nokta oluyor.

Sürdürülebilirlik iletişiminde dikkat edilmesi gereken en önemli nokta, abartıdan uzak durulması. Şirketlerin gerçekten yaptıkları faaliyetler üzerine iletişim kurması markanın algısını güçlendirirken, olumsuz veya çelişen durumların yaratılması ise büyük krizlere yol açabiliyor. Örneğin, ekolojik bir seri çıkaran tekstil firmasının, aynı zamanda çevreye kimyasal salması, marka açısından normalden daha fazla tepki yaratıyor. Çünkü insanları kandırmaya yönelik bir çaba olarak görülüyor. Dürüst şekilde kurgulanan ve markayı çevrecilik ile eşleştiren sürdürülebilirlik iletişimi ise kurumlar için önemli bir varlık haline dönüşüyor.

Kaynak İçin Tıklayın.