Yıl 2027’dir ve iklim krizi iyice ilerlemiştir. Günler artık çok sıcak ve katlanılmaz hale gelmiştir.  Bilim adamları dünyayı kurtarmak için havayı soğutmanın bir yolunu bulmuştur ancak bu sefer de dünya aşırı soğumuştur. -120 derece olan havada hayatta kalmak için, bütün dünyayı hız kesmeden ve enerji üreterek dolaşmak amacıyla inşaa edilmiş 1001 vagonlu treni inşaa eden Mr. Wilford ise içeride tam anlamı ile bir kast sistemi inşaa etmiştir. Tren en başta en zenginler olmak üzere arkaya doğru fakirleşen bir popülasyona sahiptir. 

Trenin baş sorumlularından Melanie, en başından beri insanları kandırarak treni Mr. Wilford adına yönetmektedir. Onun ses kayıtlarından edit yapıp, trendeki özel günlerde o konuşuyormuş gibi mesajlar yayınlamaktadır. Bu süreçte çıkan krizleri de çok başarılı bir şekilde yönetmiştir. 

Öte yandan, trene biletsiz binen ve trenin iki ucundaki adaletsizlikten şikayetçi olan ‘Kuyruk’ sürekli olarak bu durumdan şikayetçi olmakta ve isyan çıkarmaktadır. Ancak bu isyanların hepsi başarısızlıkla sonuçlanmaktadır. Kuyruğun lideri olan Andre Layton, uzun süren çabaları sonucu, treni başarılı bir şekilde örgütleyerek isyanı başarıya ulaştırır. Artık lider odur. Ancak Layton sadece o koltuğa ulaşmaya çalışmıştır. Peki ya sonrası? Sonrasını pek de düşünmemiştir. Yönetimi Melanie’nin elinden almıştır ancak saygınlığı yoktur. Kuralları yoktur ve insanlara vaad ettiklerini verememiştir. 

Bu diziye bir iletişimci gözüyle baktığımız şunları net olarak görebiliriz. Önceden hazırlıklı olursak, boşluk bırakmadığımız konularla ilgili çıkabilecek krizlerde, hasarı minimize edebiliriz. Öte yandan, film bize şu mesajı veriyor: önemli olan, sadece ulaşmak istediğimiz hedefe ulaşmanın yollarını aramak değil, aynı zamanda ulaştıktan sonra ne yapacağımızı bilmektir.