Betül Mardin Seminerleri: “Sürdürülebilirlik, İletişim ve Halkla İlişkiler”  | Haberler / Duyurular Arşivi | İstanbul Bilgi Üniversitesi

İstanbul Bilgi Üniversitesi İletişim Fakültesi, “Betûl Mardin Seminerleri” dizisiyle, Türkiye ve dünya gündemini sektör duayenlerinin sözcülüğünde ele aldı. “Betûl Mardin Seminerleri” kapsamında düzenlenen “Sürdürülebilirlik, İletişim ve Halkla İlişkiler” başlıklı, 3 oturumdan oluşan seminerde sürdürülebilir bir dünya tasarlama yolunda iletişimin ve birlikte çalışmanın önemi vurgulandı. Seminerde söz alan Sürdürülebilir Yaşam Aktivisti Dilara Koçak; “Kalori hesaplama devri sona erdi, su ve karbon ayak izini hesaplama dönemindeyiz” dedi.

BİLGİ İletişim Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Halil Nalçaoğlu’nun açılış konuşmasını yaptığı etkinliğin “Türkiye’de ve Dünyada Sürdürülebilirlik” başlıklı birinci oturumunda sözü UNDP Türkiye İletişim Bölüm Başkanı Faik Uyanık aldı. Uyanık; “İnsan ve gezegen arasındaki dengeyi yitirdik. Sosyal taraftaki problemlere baktığımızda büyük bir eşitsizlik ile karşı karşıyayız. Ekonomik, toplumsal cinsiyet, coğrafi ve bölgeler arası eşitsizlikler var. Bu eşitsizlikler çatışmaları, çatışmalar da büyük göç hareketlerini beraberinde getiriyor. Gezegen açısından bakıldığında da iklim felaketiyle karşı karşıyayız. Son 50 yılda büyük bir biyoçeşitlilik kaybı olduğunu görüyoruz. Her 3 türden 2’si bu süreçte yeryüzünden silindi” dedi.

Sürdürülebilir Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Emrah Kurum ise konuşmasında “sürdürülebilir bir dünya yaratmak mümkündür” mesajını verdi. Oturumda konuşan Türkiye Halkla İlişkiler Derneği Başkanı İpek Özgüden sürdürülebilir bir dünya yaratma yolunda yaşanacak dönüşümün ilk ve en önemli adımının iletişim olduğunu vurguladı.

BİLGİ İletişim Fakültesi Öğr. Üyesi Emel Göral’ın moderatörlüğünde devam eden “Sürdürülebilirliğin İletişimi, Geleceğin Farklı Tasarlanması” başlıklı ikinci oturumun ilk konuşmacısı Thaat’s It Kurucusu Haluk Sicimoğlu oldu. Sicimoğlu’nun paylaştığı araştırma verilerine göre; World Economic Forum tarafından Eylül 2021’de yayınlanan raporda Covid-19’dan sonra dünyayı daha adil ve daha sürdürülebilir kılmak için önemli bir değişiklik isteyenlerin oranı yüzde 86. Porter Novelli tarafından 28 ülkede yapılan ve 2021’de yayınlanan araştırmaya göre ise; daha sürdürülebilir ürünler tüketerek iklim krizine etki edeceğini düşünen kişilerin oranı yüzde 68. 

Sürdürülebilir Yaşam Aktivisti Dilara Koçak, “Gezegeni düşünmüyorsanız kendinizi düşünün. Çünkü gezegene iyi gelmeyen şey aslında size de iyi gelmiyor. Gezegeni zehirleyen, toprağı kirleten sizi de zehirliyor, kirletiyor. Ne yerseniz osunuz ve yediklerinizden sorumlusunuz” diyerek sözlerine başladı. 1.3 milyar ton gıdanın çöpe gittiğinin altını çizen Koçak, “Neyi satın aldığımızı ve neye para ödediğimizi farkında olmalıyız. Satın alma aşamasında ‘bu benim için, bedenim, cebim ve gezegenim için iyi mi’ sorularını sormalıyız” dedi. 

Aynı oturumda söz alan Teknoloji İletişimcisi Dr. Sertaç Doğanay yılbaşında sadece ABD’de e-ticaret siteleri 3,4 milyar gönderim yaptığında ve bunların yüzde 30’u iade olmasına dikkat çekti. Doğanay; “Sürdürülebilirliğin tanımı yeniden yapılmalı. Bence sürdürülebilirlik, insanın ve kurumun sağlık ve refahından ödün vermeden; kendisine, başkalarına ve çevreye karşı hassas ve saygılı olmasıdır. Sürdürülebilir olmak da aslında iyi insan ve iyi kurum olmaktan geçiyor” dedi.

“Bireysel Etkiden Kolektif Etkiye, Toplumsal Dönüşüm” başlıklı oturumda konuşan Kale Grubu Kurumsal İletişim Bölüm Başkanı Rana Birden, “Bugün yaptığımız seçimler yarın gelecek nesil üzerinde ciddi etkileri olacak. Ancak ne mutlu ki değişiyoruz, iş yapma kültürümüz de dönüşüyor. Yeni bir dünya düzeni kuruluyor ve bunu biz şekillendiriyoruz” dedi. “İyi Bak Dünyana” isimli projelerinin detaylarını paylaşan Birden, “Kurum olarak bireysel etkilerin birleşerek kolektif bir etkiye dönüşeceğine inanıyoruz. Bu nedenle değişim kendimizden, kapımızın önünden başlıyor” dedi. 

İKSV Kültür Politikaları Çalışmaları Direktörü Özlem Ece, “İklim krizi, biyoçeşitliliğin azalması, siyasi ve toplumsal krizlerle karşı karşıyayız. Bu büyük kriz karşısında bireyler olarak ne yapacağımızı bilemez durumdayız. İnsanlarda duygusal bir dönüşüm ve pozitif bir değişim yaratılabilmesi adına sanata ihtiyaç olduğunu düşünüyoruz. Kültür sanat alanının ekolojiyle ilişkisi üzerinden sürdürülebilirliği ele almak istiyoruz. Yaşadığımız iklim krizi çok fazla sanatçıya ilham oldu. Yaratıcı sektörün tüm bileşenlerini bu alanda daha çok üretir ve iş yapma biçimlerini dönüştürmeye itti.’’dedi.