Yapı Kredi Kurumsal İletişim Direktörü Arda Öztaşkın, iklim değişikliği meselesiyle bağlantılı şekilde gündeme metaverse’ü taşıyor. Gerçeklerden kaçışın da bir yolu olarak düşünülen bu yeni dünyanın bizleri ‘içeride’ bir yaşama mı hazırladığı sorusunu yöneltiyor.

Metaverse ve COP26 tartışmalarının kesiştiği nokta nedir? Söyleyeyim: İçeride, evde yaşamaya hazır olun…

Metaverse ve COP26 iklim tartışmalarının zamanlama olarak çakışması bir tesadüf mü? Bence değil. ‘Metaverse’ kavramı, küresel pandemi, iklim değişikliği ve günlük yaşamlarımızı saran ekonomik belirsizlik ile gerçekliğin distopik hissedildiği bir zamanda zirveye çıkıyor.

Metaverse nedir?

Mark Zuckerberg, Facebook’u tüm internetin yerini alacak bir sistem olarak konumlandırmaya çalıştı. Ancak bugüne kadar başarılı olamadı. Şimdi başka bir girişimde bulunuyor. Facebook’un adını Meta olarak değiştiriyor ve internetin geleceğinin, insanların avatarları aracılığıyla yaşayacağı, çalışacağı ve oynayacağı sanal bir dünya olan “metaverse” denilen bir şeyde yattığını düşünüyor. Bu, yeni ve fütürist bir fikir değil. ‘Metaverse’ terimi aslında neredeyse 30 yıl öncesinden geliyor.

Neal Stephenson tarafından 1992’de yayınlanan bir bilim kurgu romanı olan Snow Crash, Facebook’un patronuna ilham verdi. Bu romanda insanlar, distopik bir gerçeklikten kaçmanın bir yolu olarak, dijital avatarları ile çevrim içi dünyayı keşfederler.

Zuckerberg, bizi sanal gerçeklik (VR) gözlüğü takmaya ve günlük hayatımızı – arkadaşlarla buluşmak, alışveriş yapmak, konserlere gitmek, sanal ofislerde çalışmak vb. – bunların hiçbirini gerçekte ve fiziken yapmak zorunda kalmadan sürdürmeye davet ediyor! Yani evlerimizde VR gözlüklerimizi takıp, sanal dünyada gerçekten ‘yaşıyormuşuz’ gibi davranacağız.

Sadece Facebook değil, Microsoft, Roblox ve Epic Games gibi şirketler de kendi ‘metaverse’lerini planlıyor. Pandemi dönemi de bu konuyu tetikledi. Geçirdiğimiz dönem çoğumuzun gerçeklikten çevrim içi dünyalara kaçmasına yol açtı.

Gerçek sorunlardan kaçış mı?

Yakın tarihli bir Wired makalesinde Matthew Gault: “Silikon Vadisi, sanal dünyaların yaratılmasını siyasi bir soruna nihai serbest piyasa çözümü olarak görüyor. Gelir adaletsizliğinin, çevresel felaketin ve siyasi istikrarsızlığın arttığı bir dünyada neden herkese onları acı ve ıstıraptan uzak sanal bir dünyaya götüren bir cihaz satmıyorsunuz?”

Görünen o ki; liderlerimizin tercihi sadece teknolojide değil, genel olarak şirketlerde ve kesinlikle siyasette, sorunları çözmek yerine onlardan kaçmak için sihirli çözümler bulmak gibi görünüyor ya da en azından dikkatimizi bu gerçek sorunlardan uzaklaştırmak. Gault’un tanımladığı gibi; “biz sanal fantezi dünyalarına çekilirken, dünyanın yandığı kabus bir geleceğe gidiyoruz.”

Metaverse’ün iklim sorunu yok!

İklim değişikliği konusunda ülkeler, liderler, şirketler tarafından belki iyi niyetli ama tam anlamıyla yeterli olmayan bir mücadele veriyoruz.

COP26 tartışmalarına bakın. Tüm paydaşlar, dünyadaki yaşamı tamamen etkileyen küresel ısınma ve iklim değişikliklerini önlemek için karbon emisyonlarını azaltmanın yollarını bulmak için tartışıyorlar. Ancak COP26’nın çıktısı (ne yazık ki tanık olduğumuz gibi) hasarı sert bir şekilde onaracak kadar sağlam değil, sadece yumuşak önlemler alarak zararı azaltmayı amaçlıyor çünkü gezegendeki tüm canlılar için tehdit aynı olsa bile tüm tarafların farklı gündemleri aynı netlikte tedbir almalarını mümkün kılmıyor. Bu yıkıcı etkilerden kurtulmak adına, gerçek ve işe yarar yolları tercih etmek için son şansımız olabilir. Bu, yaşanabilir bir gelecek tasarlamamız için de belirleyici olacak.

Yola böyle devam edersek yaşanabilir bir gezegenimiz olmayacak (en azından dışarıda zaman geçirebileceğimiz bir gezegen).

Evden çıkmadan yaşamaya hazır olun!

Peki bu metaverse niyetleri; yani dijital, yapay ve tamamen tasarlanmış dünyalar, bizi yaşamaya uygun olmayacak dış dünya yerine içeride bir yaşama mı hazırlıyor?

Richard Branson, Elon Musk ve Jeff Bezos gibi milyarderlerin uzay yarışına bakarsanız, planlarının Mars’ta yaşamak olduğu anlaşılıyor. Gezegenimizin dışında bir yaşam olursa elbette ilk olarak bundan seçilmiş olanlar faydalanacak ve geri kalanlar, küresel ısınmanın bu gezegeni yaşanmaz hale getirmesine tanık olacak. Bu, kaçış felsefesinin mükemmel bir göstergesi – iklim kriziyle gerçekten uğraşmak yerine – bir gün mucizevi bir şekilde güzel Mars gezegeninde yaşayabileceğimiz veya hayatımızı dijital ‘metaverse’lerde geçirebileceğimiz bir fanteziye çekileceğiz.  

Sevinj Rsutamkhanli

Kaynakça