Geçtiğimiz iki yılda COVID-19 sebebiyle birçok ülkede kısıtlamaların uygulanması ve fiziksel satış kanallarının sekteye uğraması, alternatif satış kanalı arayışına giren firmalar için dijital dönüşüm ve e-ticareti kaçınılmaz kıldı.
Zaman içerisinde normalleşme çalışmaları kapsamında fiziksel kanalların (mağazaların, alışveriş merkezlerinin) açılmasına rağmen tüketici tarafında e-ticaret kanalı geçici bir seçenek olmaktan çıkıp tüketicinin ilk tercihi olmaya devam etti. Bu sıra dışı dönemde; değişen tüketici davranışları ve artan dijital olgunluk seviyesi, markalara önümüzdeki süreçte dijital kanallar üzerinde varlık göstermenin dışında çevrimiçi satış gerçekleştirmenin önemini gösteriyor, geleceğin önemli gelir kaynaklarının başında dijital kanalların geleceğini vurguluyor.
Pazarda hızla gerçekleşen e-ticaret dönüşümünün itici gücünü arkasına alan doğrudan tüketiciye satış modeli, tüketicilerle etkileşimi arttırmak üzere çözüm arayışına giren firmalar için önemini arttırdı. Halihazırda e-ticaret altyapıları bulunan, dijital kanallar üzerinden reklam çalışmaları yürüten firmalar, bu dönemden büyük kazanımlar elde etti. Ayrıca e-ticaret operasyonlarında belirli bir müşteri kitlesi ve tecrübeye ulaşmış olan firmalar son dönemde; işlem hacmiyle operasyonel verimliliğin arttırılması üzerine yatırımlara hız verdi.
DTC (D2C) nedir?
Doğrudan tüketiciye satış iş modeli (DTC – Direct to Consumer), markaların distribütör, bayi, toptancı gibi aracılar olmadan, ürünlerini doğrudan müşterilerine satmayı hedefleyen iş modelini ifade ediyor. DTC iş modeli, markalara son kullanıcıya doğrudan ulaşma ve etkileşim içerisinde kalabilme, müşterilerini yakından tanıma, müşteri deneyimini tasarlama ve hedefledikleri deneyimi hayata geçirebilme olanakları sunuyor. Müşteri deneyimi ve sunulan değer önerisinin müşteri tarafında karşılık bulması sonucunda ise marka ve tüketici arasındaki bağ kuvvetleniyor ve müşteri sadakati sağlanıyor.
Tüketici perspektifinden DTC iş modeli
Yapılan bir araştırmaya göre ABD’li tüketicilerin üçte ikisinin firmalarla doğrudan bağlantı kurma yönünde beklentisi bulunuyor. Ayrıca yüzde 81’i 2018’den 2023’e kadar olan beş yıl içerisinde bir DTC markasından ürün satın almayı planladığını dile getiriyor.
Tüketiciler alışveriş sürecinde kişiselleştirilmiş bir müşteri deneyimi yaşamayı, anlık geri bildirim almayı ve markalarla yakın ilişkiler kurmayı istiyor ve bu özellikler DTC modelinin sağladığı faydalar arasında öne çıkıyor.
Dijital kanallar üzerinden halihazırda alışverişleri esnasında hızlı ve kolay şekilde ürün, fiyat karşılaştırmaları ve müşteri değerlendirmelerini inceleme imkanı bulan tüketiciler, DTC modeli sayesinde markanın kendilerine özel olarak sunduğu fırsatlardan da yararlanabiliyor. Diğer yandan DTC modeliyle firmalar tüketicilerin alışveriş davranışlarına dair detaylı içgörü elde edebildikleri için ürün önerileri ve farklı kampanya kurgularıyla tüketicilere katma değeri yüksek bir deneyim yaşatıyor. Buna ek olarak firmaların sunmuş olduğu sadakat programlarından sağlanan faydalar, tüketiciler tarafından da yakinen takip ediliyor. Bu da yaratılan değerden en üst düzeyde faydalanmak üzere uzun süreli bir ilişki kurma eğilimleri arttırıyor. Bu model, tüketicinin firmayla bire bir ilişki kurabilmesi, tüketicilerin ürün veya hizmete ilişkin soruları direkt olarak firmaya sorabilmesi, tüketicinin anlık geri bildirim alarak alışveriş deneyiminin herhangi bir aşamasında yaşadığı sorunun hızlı çözüme ulaşmasına ve tüketicinin firmayla güven veren yakın bir ilişki kurabilmesine olanak tanıyor.
Barış Ermek
Kaynak: https://www.marketingturkiye.com.tr/haberler/dolaysiz-markalar-cagi/