“Yemek pişirmek” denildiğinde Amerika’da akla gelen ilk marka, şüphesiz bir şekilde pişirme malzemeleri üreten Pillsburry. “Peki ya bu durum nasıl oldu?” diye sorarsınız cevabı basit. Başarılı bir PR çalışması olan “Pillsbury Pişirme Yarışması” sayesinde. Gelin bu başarılı PR vakasını birlikte inceleyelim.
1949 senesinde Pillsbury “Büyük Tarifi Bulma Arayışı ve Pişirme Yarışması” adıyla bir yarışma düzenleyeceğini duyurdu. Bu duyuru üzerine binlerce kadın, erkek, çocuk bir araya gelerek “büyük tarif”in sahibi olmak için çabaladı. Tabii büyük tarifin sahibi olduklarında tek kazanacakları şey unvan olmayacaktı, aynı zamanda büyük para ödülünün de sahibi olacaklardı. Yarışma, o dönemin first lady’si Elena Roosevelt’in de katılımı ile gerçekleşti ve tarihte ilk kez profesyonel olmayan aşçılar seçilip ödüllendirildi.
Pillsbury malzemeleri ile yapılan tarifler tüm ülkece bilindi ve severek yapıldı. Tabii ki bu tariflerin içeriğindeki Pillsbury malzemeleri sayesinde, markanın ürünlerinin satışı o yıl inanılmaz yükseliş gösterdi. Hatta Chicago’daki bir süpermarket zincirinde kazanan tarifte yer alan Pillsbury limonlu pasta kreması yarım senelik stoğunu sadece 2 haftada tüketti. Marka, hala devam eden Pillsbury Pişirme Yarışması’nı her yıl düzenleyerek Amerika’nın aklına daha çok kazındı ve pişirme denildiğinde ilk akla gelen marka unvanına da sahip oldu.
Pillsbury Pişirme Yarışması; defalarca gazetelere haber olarak ve halk arasında konuşularak başarılı bir PR vakası olarak adını tarihe yazdırdı. Bu vaka aynı zamanda doğru stratejilerle yapılmış bir PR çalışmasının markaya hem unvan hem de pazarlama açısından çok büyük başarılar getirebileceğinin de kanıtı.