Günümüzde etkisini giderek artıran globalleşme hareketi, dünyanın pek çok farklı yerinde, aynı anda ticari faaliyet göstermeye başlayan şirketleri yaygınlaştırdı. Elbette kurulduğu yerin binlerce kilometre ötesinde yaşayan; farklı dil, etnik köken ve kültüre sahip insanlara hizmet götürmeye çalışan bu şirketleri bekleyen bir sorun vardı: Adaptasyon. Özellikle direkt son kullanıcıya hitap etmek zorunda olan şirketlerin, markalarını farklı kültürlere kabul ettirebilmesi adına çözüm üretmesi gerekiyordu. İşte tam bu noktada üretilen bu çözümlerden biri olarak lokalizasyon, yani yerelleşme karşımıza çıkıyor. Lokalizasyonu genel olarak, pazarlama pratiklerinin ve buna dahil olarak kullanıcıya hitap eden içerik üretiminin, ülkelere has kültür özelliklerine göre uyarlanması olarak görebiliriz. Dünyada bu işi başarıyla gerçekleştiren firmaların başında Coca Cola geliyor. Hepimizin az çok izlemiş olduğu Coca Cola’nın Ramazan temalı reklamları, aslında birer lokalizasyon örneği. Lokalizasyon yönetimini Türkiye’de de tercih eden diğer firmalardan biri ise, Amerikan medya hizmeti sağlayıcısı Netflix. 1997 yılında Kaliforniya’da DVD kiralama şirketi olarak yoluna başlayan Netflix, bugün pek çok farklı dizinin yapımcılığını ve kendi platformu üzerinden dağıtımcılığını üstleniyor.

Netflix, Türkiye’de Neden Lokalizasyon Yoluna Gidiyor?

Öncelikle, Netflix’in online platformundaki hizmetlerden faydalanmak için aylık abonelik ücreti ödemek gerekiyor. Dijital bir hizmet için aylık abonelik ücreti ödemek, Türkiye’de özellikle Spotify’dan sonra kendini yeni yeni kendini kabul ettirmeye başlayan bir kullanıcı alışkanlığı. Bu sebepten ötürü, Netflix’in bir şekilde sivrilip, Türkiye’ye kendini kabul ettirmesi gerekiyor. Lokalizasyon ise şirketin bu amaç için kullandığı yöntemlerden biri.

Netflix Türkiye’nin Lokalizasyon Hamlesi Nasıl İşliyor?

Netflix’in genel kullanıcı kitlesi, yaş ve imkan olan teknolojiye daha aşina olan ve ‘’dijital yerli’’ olarak tanımlayabileceğimiz kişiler olduğu için, lokalizasyon hamlesinin bir ayağıTürkiye’de internet üzerinden gelişen mizah kültürünün üzerine oturuyor. Bu bağlamda, Netflix Türkiye’nin özellikle resmi Twitter hesabı yoğun olarak çalışıyor. Hesapta, resmi ve soğuk bir üslup yerine yeni jenerasyona hitap eden samimi bir dil kullanılıyor. Bu dil kullanılırken, o dönem internette popüler olmuş kalıp ve deyimlerin kullanımınada özen veriliyor. Böylece genç kitlelerin, markayı içselleştirebilmesi için sağlık bir iletişim kurulmaya çalışılıyor.

Lokalizasyon hamlesinin bir diğer ayağı ise toplumda belli bir üne sahip olan kişilerin, dizi tanıtımı için kullanılması. Örneğin, StrangerThings adlı dizi Netflix’in en çok ilgi gören orijinal yapımlarından biri arasında. Şirket, Stranger Things’in 2.sezonu için Türkiye’ye özel çekilen fragmanında, 90’lı yıllara damgasını vuran gazeteci Saadettin Teksoy’a rol verdi. Aynı şekilde Stranger Things’in başka bir fragmanında Barış Manço’nun meşhurDönence şarkısı kullanıldı.  Netflix’in dizi tanımındaki yerelleşme hamlesi sadece Stranger Things ile sınırlı kalmadı; Black Mirror  dizisinin tanıtımı için Esra Erol, Altered Carbon dizisinin tanıtımı için dizinin konusuyla da alakalı olarak Dünya Hafıza Şampiyonu Melik Duyar kullanıldı.

Son olarak Netflix’in şu ana kadar gerçekleştirdiği başarılı lokalizasyon işlerinden biri olarak, Ebru Originals da örnek gösterilebilir.Şirket, Netflix yapımındaki popüler karakterlerin Ebru sanatıyla yorumlandığı 2 dakikalık bir videoyu 2016yılının sonunda yayınladı. Bu iş, 2017yılında, reklamcılık sektöründeki prestijyle bilinen Clio Awards’ta aday oldu ve Medium Innovation kategorisinde Gümüş Ödül aldı.

Kaynak için tıklayınız